“Hocam bizim
bir otelimiz var. Biz Turizm ile geçinen bir aileyiz. Bugün otelimizin bahçesindeki
parke taşlarını söktük, toprağı işledik ve karınca, kararınca domates, biber,
soğan ektik.”
Mesajı
üzerine gözlerim doldu.
Ama bu sefer
gözlerim hüzün ile değil mutluluk ile doldu.
Aklıma
rahmetli babaannem geldi.
Hacer Bilge
adı.
Çok zengin
bir ailenin kızı iken çok zengin bir ailenin evladı ile izdivaç yapmış.
Ama kader her
ikisini de yoksulluğa sürüklemiş o zenginlikten.
O yıllarda ülkede yıllarca hüküm süren kuraklık ve kıtlık fakirliklerinin üzerine tuz biber ekmiş.
O yıllarda ülkede yıllarca hüküm süren kuraklık ve kıtlık fakirliklerinin üzerine tuz biber ekmiş.
Dudaklarım
eridi, dişlerim döküldü diye anlatırdı rahmetli yaşadığı açlığı.
Kocası,
dedem. Açlıktan gördüğü halüsinasyonları anlatırdı.
Ama müftü
oğlu olduğu için bu rüyetleri mutlaka din ile bağdaştırırdı.
Açlıktan
gördükleri meleklerdi, sufilerdi…
Ben o kıtlık
ve açlık hikayelerini çok dinledim.
İşin o
kısmını bilemem. Yaşamadığım için empati yapmam bile mümkün değil.
Benim
bildiğim, yaşadığım ve gördüğüm bir gerçek var.
Hacer hanım
soyduğu soğanın dibini, köklerinin olduğu saçak kısmını asla çöpe atmazdı.
Soyduğu
patates kabuğunun “göz” kısımlarını asla çöpe atmazdı.
Hacer hanım
bulduğu küçücük toprak araziye onları ekerdi.
Hiç toprak
bulamasa saksıya ekerdi.
O tarihlerde
onun o yaşlı hali ve ağır hastalığına rağmen yaptığı apartman arası bahçeler
dillere destandı. Kanser hastasıydı.
İnanın yerde
bir dal bulsa onu hemen yol kenarındaki bir toprağa besmele ile saplardı.
Bir zamanlar
yüzlerce dönüm tarım arazisine hükmetmiş bir sülanenin güzel kızıydı.
Bir avuç
toprağa tohum eken bir nineydi.
Neden derdim?
Nenem neden?
Gözlerini
kocaman açıp bana bakar ve hiçbir şey söylemezdi.
Söylese bile
benim neden olduğunu hiç anlamayacağımı bilir gibi bakardı.
Bulduğunuz
her boş toprağa bir şeyler ekin, dikin.
Boş saksılarınıza
bir iki fidan dikin.
Hocam saksıda
iki fidandan üç kilo domatesin bize ne faydası var demeyin.
Sizin gibi
bin kişi bu ülkeye üç ton domates sağlar.
Biz kendi
kendine yeten yedi ülkeden bir tanesiydik yıllar önce.
Çünkü
nüfusumuzun büyük bir kısmı kendi kendine yetiyordu.
Bu virüs
salgını tüm dünyada en çok tarım sektörünü vuracak ve vurdu.
Yöneticiler
bu konuda henüz uyanamamış olabilir.
Ama siz
uyanın.
Virüs gelip
geçecek. Ama tarım üzerindeki etkileri yıllarca devam edecek.
19 Nisan 2020
Dr. Bilgehan Bilge
(Bir Hacer Bilge nenem
olamam ama son günlerde beni çok
mutlu ediyor toprağı zorlayarak ışığa tutunmaları)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.