Sevgili etraf sakinleri, biz de ne zaman uyunulması gerektiğinin farkındaydık ama bu kadar faydası olduğunu ve hangi saatler arasında uyunması gerektiğinin farkında değildik.
Çoğumuzun yanlış bildiğini düşündüğümüz bu değerli bilgiyi sizlerle paylaşıyoruz. Umarız siz de bundan sonra uyku saatinize dikkat edersiniz. Unutmayalım ki, sağlık her şeyden daha değerlidir. Sağlık kaybedildiğinde geri getirmeye güç yetmiyor.
Uyku ve uyku düzeni sağlıklı yaşam için çok önemlidir çünkü karanlıkla birlikte salgılanmaya başlayan melatonin hormonu etkinliğini en iyi uykuda gösteriyor.
İşin kötüsü bu melatonin aşırı yararlı bir hormon, büyümekten tutun da uzun yaşamaya sebep olan onlarca etkiye kadar bir sürü faydası olan hayatî bir hormon. Sonuç olarak geceleri karanlık bir odada mümkünse yatarak uyumak zorundayız.
Biyolojik saatini istediğin gibi değiştirsen bile vücudun melatonin salgılanma saatini değiştiremiyorsun, ilginç değil mi? Melatoninden faydalanamadığın sürece yorgunluk kaçınılmaz olacaktır.
Uyku periyodu tam olarak ne ve deneme yanılma yöntemi dışında uyku periyodumu bulamaz mıyım?
Vücudumuzdaki çoğu metabolik olay, belirli günlük döngüler halinde gerçekleşiyor. Bu döngüler, günlük aldığımız güneş ışığı saatine göre kendini ayarlayan bir fizyolojik iç saatin ve bu saate göre periyodik olarak salgılanan hormonlarımızın kontrolü altında.
Uyku periyodu, güneş ışığından yeteri kadar yararlanarak söz konusu iç saati en verimli ve sağlıklı şekilde işletebilmek için uykuda geçirilen saatleri temsil ediyor. Bu periyod sıklıkla güneşin doğuş-batış saatlerine ve günlük olağan yaşam şeklimize (işe gidiş-geliş saatleri, yemek saatleri, vs.) bağlı olduğundan, çok da fazla deneme-yanılma yaşamanız gerekmiyor. Örneğin sabahları 8-9 arası uyanıyor ve geceleri de 12-01 gibi yatıyorsanız, uyku periyodunuz zaten bellidir. Bu saatlerde birkaç günlüğüne birkaç saatlik oynamalar olması, örneğin hafta sonları birkaç saat daha geç yatıp daha geç uyanmanız, metabolizmanızda ciddi aksaklıklara neden olmaz. Ancak, bu saatleri sürekli olarak kaydırmanız, örneğin bir anda sabaha karşı 4-5 gibi yatarak öğlen 2-3 gibi uyanmaya başlamanız, çeşitli fizyolojik aksaklıklara neden olabilir. Bunun nedeni, yukarıdaki şemada gösterilen hormonal döngülerin, belirli saatlerde güneş ışığı alabilmemize bağlı oluşu.
Melatoninin rolü ne?
Döngüsel ritimlerin beynimizdeki sorumlu merkezi hipotalamus. Görüntünün gözümüze düştüğü bölge olan retinadan beynimize ulaşan ve yalnızca gün ışığı gibi kuvvetli ışıklara yanıt veren özel bir sinir yolu bulunuyor. Karanlıkta ise, beynimizin ortasında bulunan pineal bezi adına melatonin denilen bir hormon salgılıyor. Bu hormon hem uykuyu hem de cinsel uyarılmışlık seviyesini etkiliyor.
Gece nöbeti gerektiren işler, döngüsel ritimlerde aksaklığa neden olduğundan kişide sağlık problemlerini tetikleyebiliyor. Her ne kadar kimileri bu aksaklıktan diğerleri kadar etkilenmiyor olsalar da huzursuzluk ya da çalışma veriminde düşüş gösteren kişilerde melatonin tedavisine gidilebiliyor.
Melatonin denilen hormon, beyinde ve sadece 23:00 ile 05:00 saatleri arasında salgılanan bir hormondur. Hormonun temel görevi, vücudun biyolojik saatini koruyup ritmini ayarlamak. Jetlag denilen hadisenin sebebi de bu hormon. Hormon diğer antioksidan tesirlerini güçlendiriyor, kanserli hücrelere karşı koruma sağlıyor, üreme sistemiyle bağlantısından tutun da, yorgunluk, isteksizlik gibi durumların nedenleri oluşturabiliyor. Şu anda bu hormon yaşlanmayı geciktirici etkisinden dolayı da, üzerinde önemle durulan bir hormon.
Konunun, esas can alıcı noktalarından birisi, hormonun çocuklar üzerindeki tesiri idi. Avrupa’da, lösemili ve kanserli çocuk sayılarının artmasından ötürü yapılan araştırmalar sonucunda, ailelerden istenen bir hususta çocukların kesinlikle, karanlık ortamlarda yatırılmalarıdır. Çünkü, melatoninin güçlü salgılanmasının, kansere karşı koruyucu etkisi olduğu biliniyor. Ancak bu hormon ışığa duyarlıdır. Deneylerde, uyuyan kişinin hormon salgısı izlenirken, ışığın açıldığında hormonun azaldığı, karanlıkta yoğun olarak salgılandığı tespit edilmiş.
Bilimsel gerçekler bize "Lütfen; karanlıkta yatın ve çocuklarınız uyurken, ışığı kapatın toksinler temizlenir" diyor.
* Uyurken yeniden doğarız.
* Uyurken, tüm organlarımız, kalbimiz, midemiz, karaciğerimiz ve kaslarımız da dahil olmak üzere her şey yavaşlayarak dinlenir, temizlenir ve yenilenir.
* Beynimiz boşalır. Rüyalarla tortuları dışarı atarız ve zihnimiz güçlenir.
* Vücudumuzdaki toksinler temizlenir ve hücrelerimiz yenilenir.
* Bu arada gün boyunca oluşan DNA hasarları onarılır.
* Uyku sırasında bağışıklık sistemimiz güçlenir ve dayanıklılığımız artar.
* Uyku hali, testesteron, östrojen ve adrenalin gibi önemli hormonların salgılanmasına yardımcı olur. Bu da bizi gençleştirir ve cinsel gücümüzü arttırır.
* Öte yandan stresten kaynaklanan aşırı kortizonu dengeler ve yine stresten kaynaklanan her türlü hasarı onarır.
* Bizi uyutan hormonlar, gün doğarken mutluluk hormonu olarak tanıdığımız seratonin’e dönüşür ve gözlerimizi umutla, neşeyle açmamızı sağlar.
* Vücut saati mucizesi: Uyku doğanın gizemlerinden biridir. Tüm canlılar için bir aydınlık-karanlık ritmi olduğunu biliyoruz. Uykuya dalışımız beynimizdeki küçücük bir bezin kimyasal uyarıları sayesinde olur. Vücut saatimiz, gündüzleri aktif olmak, geceleri dinlenmek üzere ayarlanmıştır. Hava kararırken, beyin epifizi Melatonin adı verilen ve ana görevi vücut saatini ayarlamak olan bir hormon salgılar. Melatonin gece saat 23.00 ile 03.00 arasında en üst seviyeye çıkar. İnsan gerçekten derin bir uykuya dalmışsa, diğer hormonlar faaliyete geçer ve sabah keyifli uyanmamızı, günümüzü dengeli, huzurlu, aktif ve verimli geçirmemizi sağlar. En iyi besindir.
* Uyku ile doğal detox: Uyumamızı sağlayan Melatonin hormonu çok güçlü bir antioksidandır. Gece boyunca vücudumuzdaki tüm hasarları onarmaya çalışır. Diğer anti-oksidanların etkisini de arttırır. Bu nedenle anti-oksidanları yatarken almamız son derece yararlıdır. Bağışıklık sistemimizin en iyi besini ise uykudur. Doğal detoks.
* Uyku bir gençlik iksiridir: Uyku sorunları olan bir insanın cildi hızla değişir, yüzü ve vücudu çöker, çeşitli hastalıklar baş gösterir ve cinsel yaşamı bozulur. Ortalama 40-50 yaşlarında beyin epifizinin faaliyeti yavaşlar. Uyku kalitesi bozulur ve bağışıklık sistemi de zayıflamaya başlar. Önlem alınmazsa, bu gerilemeyi diğer yaşlanma belirtileri ve hastalıklar takip eder. Yaşlı insanlar uyku uyuyamamaktan yakınırlar. Çünkü yaşımız ilerledikçe melatonin üretimi azalır. Esasen kanımızdaki melatonin miktarı biyolojik yaşımızı gösteren önemli bir ölçüdür.
* Bir de körlerin hiç kanser olmama sebebini de bir kez daha düşünmeye davet ediyoruz.
Geçmişten öğren, bugün için yaşa,
YanıtlaSilyarın için umut et.
Albert Einstein