Sınırsız Güç
Beş duyu uzuvlarının her birinin ayrı işlevi olduğu gibi burun'' nefes almak ''içindir. Ağızdan alınan ve verilen nefes yanlış olup evrensel enerji kanallarının giriş noktası olduğu hatırlanarak meditasyon ve egzersizler haricinde de nefes burundan alınmalı ve verilmelidir.
Vücudumuzun yaşamsal ihtiyacı olan prana (Ki, chi, evrensel enerji) Eterik Bedene ait bir organ sistemi olan Sanskritçe Nadi adı verilen kanallar vasıtası ile tüm vücutta devinir. Nadilerin ana kanalı olan Sushumna nadi omurga omurilik boyunca kuyruk sokumuna dek uzanır. Sol burun deliğinden başlayan kanal(İda nadi) soğuk ay enerjisini taşırken, sağ kanal olan Pingala nadi ya da surya nadi sıcak güneş enerjisi olarak adlandırılan eril enerjiyi taşır. Bu iki enerjinin nadiler vasıtası ile döngülerini temin ettiği enerji girdaplarının dengede olması vücudun sağlığı ile birebir ilişkidedir. Enerji girdapları Chakra adı verilen 7 ana açılımda dönerler. Her bir girdap bir salgı bezini harekete geçirir ve dengede olmaları bu bezlere bağlı olan organların da dengede çalışmasını sağlar. Aşırı dönen herhangi bir girdap aşırı salgıya ve o organa bağlı hücrenin dejenerasyonuna sebep verir ki sonuç olarak bu dengesizliği haber veren hastalık ortaya çıkar. Girdapları dengede tutmak; doğru nefes almak ve Tibet Beşli Ayin çalışması ile mümkündür.
Nefes çalışması:
Evrensel enerjinin bedenimizde sağlıklı ve kesintisiz akabilmesi için;
- Dik ve düz bir omurga duruşuna ihtiyaç vardır.
- Ayrıca gevşek omuz ve boyun kaslarına da ihtiyaç vardır ki bu kaslar stres ve toksin birikiminden dolayı daima kasılmış durumda olduğundan vücutta oksijenle taşınan prana beyne yeterince ulaşamaz bu da farkındalık düzeyini düşürür.
-Burun deliklerini kullanmanın yanı sıra tüm kapasite tümü kullanılan ve temiz olan akciğerlere ihtiyaç da ilk şarttır.
Bebek nefesi:
Üç kısımdan oluşan akciğerlerimizin en alt bölümü yeterince ve doğru nefes almadığımızdan toksin biriktirir ve kapasitesi düşük prana devindirir.
Boşaltılmış ciğerlere;
- Üst karın şişirilerek alt ciğerin ilk alınan nefesle doldurulması
- Ve sırası ile orta ciğerin kaburgaları yanlara iterek doldurulması
- Ve en son üst ciğer bölümünün omuzları yukarı iter şekilde doldurulması 4 sayısına denk düşecek şekilde alınması ile başlar.
- Verişte üst karın içeri çekilerek ilk alınan nefes salınır,
- Kaburgalar geriye çekilerek ikinci bölüm salındıktan sonra omuzların serbest bırakılıp gevşemesi ile son bulur.
Bu nefese diyafram nefesi de denir.
Kaynak: Anthony Robbıns
Söz Ve Diksiyon Sanatı
YanıtlaSilSolunum aletimizin ödevi iki yönlüdür: Bir yönü, soluk almadır, soluk alarak dışta bulunan hava akciğerlere çekilir ve besinlerin yanmasını sağlayan oksijenin kanla değinmesi elde edilir.
Diğer yönüyse, soluğu vermekle, bu yanmadan ortaya çıkan karbondioksidin dışarı atılmasıdır.
Soluk alma sırasında, hava, burun boşluğundan geçip gırtlak, soluk borusu ve iki kalın bronş aracılığıyla akciğerlere gider. Soluk verme sırasındaysa, tekrar aynı yolu izleyerek çıkar.
Solunum organlarının sistemi, bir ağaç gövdesinin bir çok dallara ayrılmasına benzetilebilir. Gövde soluk borusu, iki kalın bronşa, onlar da, kendi aralarında bronş keseciklerine ayrılırlar. Akciğerler oldukça büyük iki organdır. (Normal ağırlığı, erkeklerde 1300 gramdır.) Akciğer kesecikleri alanına havanın kanla değinmesi sırasında değişirler. Eğer kaba taslak bir benzetme yaparsak, diyebiliriz ki, akciğerler havayla dolduğu zaman genişleyip, havayı bıraktığı zaman daralan büyük bir süngere benzer. Akciğerler hacimlerini kendi kendine
büyültüp genişletemez.
Ancak bu genişletmeyi göğüs kafesi yönetir. Göğüs kafesi, vücutta omurganın, kaburgaların ve göğüs kemiğiyle bunları saran kasların oluşturduğu yürek ve akciğerleri koruyan boşluktur. Onun tabanı diyafram ile örtülmüştür. Diyafram alt yönü içbükey, üst yönü
dışbükey durumunda çok yumuşak bir kastan yapılmış olup göğüs boşluğu ile karın boşluğunu birbirinden ayırır. Kaburga kemiklerinin kıkırdakları ve göğüs kasları yardımıyla göğüs kafesi genişleyerek göğüs boşluğunun hacmi çoğalır. Bu sırada diyafram da aşağı doğru alçalarak bu boşluğu daha çok büyültür. Denilebilir ki, göğüs boşluğunun büyüyüp yükselmesi, kaburga kemiklerinin hareketiyle paralel biçimde, diyaframın hareketiyle de dikey biçimde olur.
Akciğerler "akciğer zarı" (plevra) ile örtülmüş olup onun üstü de kaburga kemikleriyle çevrilmiştir. Akciğer zarının her biri sağ ve sol olmak üzere iki yaprakçıktan meydana gelir. Bunlardan biri iç organlar zarıdır ve akciğeri sarar; öteki çeper zarıdır, göğüs boşluğu çeperini kaplar. Bu iki yaprakçık, akciğer zarı veya plevra kovuğunu sınırlar.
Sonuç olarak akciğerlerin hareketi bir pompanın hareketine benzer. Göğüs kaslarının açılmasıyla kaburgalar ayrılıp diyafram alçalır ve zarlar da bu hareketi izlerler. Böylece akciğerler genişleyerek havayı çekerler. İkinci bir hareketle, çekilen havayı, göğüs
kafesinin daralmasıyla dışarı verirler.
Yaşamımız sürüp giderken sürekli olarak soluk alıp veririz. Bu sırada soluk alırken solunum organlarımızın hareketini düşünmeyiz, bu iş kendiliğinden olur.
Halbuki topluluk karşısında söz söyleyenlerin alıştırmalarla solunumunu geliştirmesi kesinlikle gereklidir. Bunu herkes de yapabilir ve böylece onu isteminin kontroluna uyan bilinçli bir
YanıtlaSilhareket haline koyar.
Solunum için yapılan alıştırmalar göğsün de kuvvetlenmesine ve genişlemesine yardım eder. Bunun için vücudun gelişmesi bakımından da yararlıdır. "Göğüs jimnastiği" toplum karşısında söz söyleyenlere büyük yararlar sağlar. Vücudu fazla yormamak ve soluk soluğa gelmemek
şartıyla, koşmak ve merdiven çıkmak gibi, solunumun gelişmesine yardım eden çalışmalar yapılabilir.
Soluk alırken göz önünde tutulması gereken noktalar şunlardır:
Soluk: 1-derin, 2-sık, 3-çabuk, 4-düzenli, 5-sinirlenmeden, 6-gürültüsüz alınmalıdır.
Gürültülü soluk alma büyük bir kusurdur. Dinleyiciyi rahatsız eder ve bu halin önüne geçilemezse günün birinde konuşmacının başarısızlığına neden olur.
Doğal solunumda ağız hep kapalı tutulmalı ve burundan soluk almalıdır. Burundan soluk alınırsa alınan hava ısınır ve temizlenir. Çünkü burun içindeki kıvrımlarla küçük kıllar süzgeç görevini görürler.
Ağızdan soluk almanın büyük zararları vardır. Böyle soluk almaya alışmış olanlar, tehlikeli olmamakla beraber, günün birinde ameliyat olmak zorunda kalırlar. (Koriza, ahtapot gibi) Özellikle ahtapotların önce sesi, sonra bellek, işitme, dişlerin çıkması, boy atma
bakımından büyük zararları olduğu bilinir.
Bununla beraber, diksiyonda bazen ağızdan soluk almak da gerekir. Konuşmacı söz söylerken her zaman gereken yerde soluk almak için ağzını kapayacak zaman bulamaz; öyle bir zaman gelir ki, duraklama zamanının kısaltılması gerekir. Sözün hareketi arttıkça duraklama zamanı daha kısalır ve gitgide solunum fazlalaşır ve o zaman burundan
soluk almaya kalkışmak gülünç olur. Böyle hallerde ağızdan soluk almak gerekir.
İki türlü soluk alma vardır: 1- Diyaframa soluk alma. 2- Göğüse soluk alma.
Diyaframa soluk alma, diyaframın alçalıp yükselmesiyle olur. (Çoğunlukla erkeklerde böyledir) Bu biçimde derin soluk alma, her zaman öğüt verilen bir biçimdir. Yalnız diyaframı aşırı bir halde kasıp gevşetmemelidir. Çünkü karın boşluğundaki bağırsaklara ve diğer
örgenlere zarar verebilir. Bunun için yalnız diyaframa soluk almak da doğru değildir.
Göğüse soluk alma, kaburgaların alçalıp yükselmesiyle olur. (Çoğunlukla kadınlarda böyledir) Göğüse soluk almanın yukarı kesimiyle yapılanı hiç bir zaman öğütlenemez. Çünkü karnın içerisini sıkıştırır, çabucak yorgunluk ve soluk kesikliği verir. Göğüse soluk almanın aşağı kesimiyle yapılanı, diyaframın hafif büzülmesiyle olursa, en iyi olan biçimidir.
YanıtlaSilBir hatip çoğunlukla, sözlerini ayakta söylediği için o durumda soluk alarak solunumunu ona göre ayarlar. Halbuki bir tiyatro oyuncusu bir çok değişen durumlarda soluk almak zorundadır. Solunumunu da ona göre düzenlemesi gerekir.
Sözün kısası, akciğerlerin alt kesimiyle soluk almaya alışmalıdır.
Soluk verme, solunumun ikinci zamanı olup soluk alma sırasında akciğerlere giren hava dışarı çıkar.
Soluk verirken onu tutumlu kullanmak, birden soluk vermemek gerekir. Bu çok önemli kurala uyulmadığı için konuşmacıların çoğu soluklarını boşuna harcadıklarından çabuk yorulurlar.
Soluğu verirken söze başlamalıdır. Soluk vermenin sonunda olduğu gibi, soluk almanın sonunda da söz söylemek zararlıdır. Söze, soluk vermenin başlangıcında başlamalıdır. Şaşkınlığı anlatan tümcelere, çoğunlukla gürültüsüz bir soluk verdikten sonra başlanır. Bu gülmek için de böyledir.
Hiçbir zaman soluğun sonuna kadar söz söylenmemelidir. Çünkü solukla beraber ses de kuvvetini kaybeder ve "Bitiriş = Finale" duyulmaz bir hal alır. Halbuki söyleyici için pek çok soluk alma fırsatı vardır.
Soluk verme, her zaman eşit ve sarsıntısız olmalıdır. Böyle olmadığı zaman ses kulağa hoş gelmeyen bir keçi sesi gibi titrer. Bu ses titremesi göğüs solunumunda daha çok meydana çıkar.
Soluk verme bir cümlenin başındaki kadar, sonunda da yeterli olmalıdır ve söyleyici tümce sonlarını iyi, belirli söylemeye çalışmalıdır.
Günlük yaşantımızda, yani tüm diksiyon alıştırmalarının dışında, yukarıda söylenen kurallara uygun bir biçimde soluk almaya alışmak yararlıdır.Organlarımız alışır ve söz söyleyen de soluk zorluğu ve ondan doğan yorgunluğu duymaz.
Solunumun sıklığı her kişinin gücüyle, anlatmak istediği duyguların şiddetine bağlı olduğundan belirli bir zamanda kaç kez soluk alıp vermek gerekeceğini tam olarak saptamak olanağı yoktur. Fakat halkın söz söylerken yeterli ölçüde soluk alıp vermediği bilinir.
Söz söylemeye başlamadan önce iyi bir soluk alıp verme tekniğine ulaşmamız gerekir. Sesi dinleyicilere ulaştıran soluktur. Eğer soluk zayıf olursa ses de zayıf olur. Eğer soluğun çıkışı çok bol olursa hem bir yarar sağlamaz, hem de söyleyiciyi çabuk yorar. Eğer soluk alıp verme düzensizse "sözakımı (le débid)" da eksik kesik, duraklamalarla anlamsız, sıkıcı olur. Solunum, söylenen bir parçanın durak yerlerini işaret eder ve söz söyleyenin yorulmasına engel olur.
Kaynak: Nüzhet Şenbay
FABRİKA AYARLARINA DÖNEREK YENİLENMEK İSTEYENLERE..:)
YanıtlaSil60 NEFES ÇALIŞMASI :
Bu çalışma tüm heyecan kontrolsüzlükleri, konsantrasyon eksikliği, duygu bozuklukları, panik atak, anksiyete, depresyon ve polar bozukluklar gibi psikolojik sorunlarda etkindir. Her türlü nefes sorununu gidermek için kullanılır. Özellikle nefes çalışmalarına başlayanların karbondioksit toleransını artırmaları ve kan PH’ı üzerinde dengeleme sağlamaları açısından çok önemli bir çalışmadır. İstenilen performansa ulaşmak için günde üç kere değişik zamanlarda yapılması önerilir.
Nefes çalışmasına başlayanların her gün yapmasını tavsiye ettiğim bu çalışma çok amaçlı olarak birçok farklı konuda fayda sağlamaktadır. Bu çalışma öncelikle; doğru nefes alıp vermeyi kazandıran bir çalışma olarak değil, fizik bedene bilinçli zorluk hazırlayarak direnç kazandıran ve nefeste güçlenmeyi sağlayan bir çalışma olarak düşünülmelidir.
Çalışma, bir dakika içerisindeki 60 saniyede 60 nefes alma esasına dayanır. Bir saniyede alıp verilecek güçlü nefeslerin her biri derin ve hızlı olmalıdır. Başlarken ilk yirmi nefeste daha yavaş olmalı, fakat nefes alışverişlerinin bir bine bağlı ve hiç bekleme yapılmadan gerçekleştirilmesi gerekir. İkinci yirmi sayıda 40’lı sayılara yaklaşılırken nefes alışverişleri hızlandırılır. Son 20 nefeste iyice hızlanarak neşe ve coşku içinde çalışma sonlandırılır.
Nefes alışverişleri ağız iyice açılmış olarak, ağızdan ve burundan beraberce yapılmalı, alt ve üst solunum birlikte gerçekleştirilerek ciğer hacminin tamamı kullanılmalıdır..
Nefes alışverişlerinin İlk yirmi sayında baş dönmesi başlar, kırklı sayılara doğru avuç içinde terleme, parmaklarda uyuşma görülür. Çalışmanın sonuna doğru iç sıkıntısı, çalışmayı bitirme isteği ve duygu kontrolünde zorlanma görülebilir. Çalışma bittikten sonra ağlama hissi, gülme ve aşırı sinirlilik ortaya çıkabilir. Sağlıklı bir insanda çalışma bittikten 15 saniye sonra tüm geçici rahatsızlıkların sonlanması gerekir. Çalışmayı bir süre yaparak dayanıklılık arttığında da bu geçici rahatsızlıklarda ortadan kalmaya başlar. Geçici rahatsızlıklar kısa zamanda iyileşmiyor ve uzun süre devam ediyorsa öncelikle alyuvar sayısında düşüklük ve böbreklerde yavaş çalışma sorunları akla gelmeli ve iyileştirmek için üzerinde durulmalıdır.
Çalışma bittikten 15 saniye sonra tüm beden gevşer, düşüncede sessizlik ve sakinlik ortaya çıkar. Saf bilinç/saf tanıklık durumu denilen bu ruh halinde tam bir denge durumu vardır. Her şeye eşit uzaklıkta, ön yargısız, akışa izin verilen bir dinginlik durumu gözlenir. Bu durum farkındalık öğretilerinin hiçlik veya boşluk diye tanımladığı durumdur. Mutluluk ve huzur hissi vardır.
60 nefes çalışması, sempatik sinir sisteminin uyarılarak harekete geçirilmesini, sol beynin uyarılmasını sağladığı için uyanıklık, farkındalık artımı ve beta zihin seviyesi sağlar. Dikkat ve konsantrasyon artırır. Çalışmadan hemen sonra parasempatik sistem aktive olarak derin düşünce, yaratıcı zekâ ve tüm potansiyelleri kullanabilme kazancı oluşur.
Çalışma her yerde ve har zaman yapılabilmesine rağmen sabah uykudan uyanıldığında gerçekleştirilirse çok hızlı uyanmak, kendine gelmek ve güne iyi bir başlangıç yapmak mümkün olabilir.
Çalışmanın farklı bir getirisi de tüm hormonları ve beyin kimyasını fabrika ayarlarına geri döndürerek orijinal ayarlarına çekmesidir.
Bu uygulama her yerde her zaman yapılabilmesine karşın, geçici refleks kaybı yaratabileceği için araba veya iş makinesi kullanırken yapılmamalıdır.
SEVGİ ÖCAL AKCİĞER DOSTUMUZA TEŞEKKÜRLER