9 Ağustos 2012 Perşembe

Düşünceli Gördüm Kendimi

Bilmem ne gereği vardıysa
Gülerek gelmişim dünyaya
Keyifler keka, oğulları olmuş ya.
Babamı da yolmuşlar muştuyla
Haydi bütün eller havaya.

Kurban oluyorlar göz üstündeki kaşa
Şaşaayla vardım beşinci yaşa
Bilemezdim ki neler gelirmiş başa.

Sünnet zamanıymış, keseceklermiş birazını,
Dedem aman diyor, karıştırmayın sapla samanı
Gel de korkudan pisletme her yanı.

Göremedim ne kadar kestiler, kiraz düştü dallara
Dualar okunuyor pipimden akan kanlara
Manasız bakıyorum, sığmadı mı acep dona?

Yaş yedi, düştüm mektebin çetrefilli yoluna
Önlük, defter mefter, en siyahından da çanta
Başladık sağdan soldan yavaşça okumaya.
Ben de hayırlısıyla başlayacakmışım yazmaya,
O zaman, başım tam erecekmiş arş-ı alaya.

İlkokul, orta okul derken liseye geldi sıra
Dersleri geçtim, anamın yaptırdığı muskayla.
Bitirdim sonunda epeyce zor olsa da
Aldım diplomayı hem de mahalle baskısıyla.

Yeter dedim, bundan fazlası haram bana
Vali mi olacağım memlekete okuyup da.
Büyüklerim diyor ki, madem faydan yok kendine,
Hayrın dokunsun bari devlete millete.

Davulla zurnayla yolcu ettiler askere
Anam anam, şafak saymaktan nasır oluştu dilimde
Hele sabah sporu yapmaktan kramplar girdi belime.
Bir iki firar teşebbüsünde bulundum soktular hücreye
Bu kafayla gidersem, zor alırmışım teskere,
Meşakkatli de olsa, bitti şükür döndüm evime.

Çalışmam gerek ki ekmek dokunsun dişe
Eşi dostu soktuk devreye, girdim afilli bir işe.
Bilseniz, ne taklalar atıyorum bölümdeki şefe,
İnek ne ki, canhıraş çalışıyorum gündüz gece
Amirlerim diyor, terfi bile edermişim bu gidişle.

Artık evleneyim dedim, bekarlık zor gibi
Arayıp buldum gözü kör olmayan birini
Başlık parası almadan verecekler kızı sanki.

Ucuz etin yahnisi kara olur diyen kimdi?
Bahtıma çıkmayasıca meğer tecrübe abidesi
Olmuşa çare yok, bir yastıkta kaldık baki.

Bizden en az üç çocuk istiyor Devlet baba
Sıvadım kolları giriştim büyük bir iştahla.
Canımı dişime takmışım tüm saygımla
Ama ne çap kaldı bünyede ne de caka.

Aylar yılları kovaladı, karıştık çoluk çocuğa
Elimiz alışmışken sayıyı katladık mı altıya.
Nüfus çoğalıp geçim derdi de başlayınca
Şaştım, bilemedim neresi Hanya, neresi Konya?

Bir de bu çıktı başımıza,
Kirada oturmak yakışmazmış bana.
Tanış tunuş akıl vermek için girdiler sıraya
Yalvarıyorum, yahu meteliğim yok anlasanıza.

Kredi al ödersin diyorlar, kamçıdır borç sana.
Dinlemez olsaydım, kalktım gittim bankaya
Aldım evimizi cebimde hiç olmayan parayla.
Fabrikada kaptırdım ayağı makinaya
Sahip de çıkan olmadı bahtı karaya.

Sakatlığımı bahane edip işten çıkardılar
Duyan yakınlarım yüzüme dahi bakmadılar.
Evin taksitini ödeyemedim, fermanımı saldılar
Kış günü, acımadan kapının önüne bıraktılar,
Akıl verenlerim de terk edip birer birer kaçtılar.

Yaşlanıp düştüm yatağa dermansız
İte köpeğe de madara oldum fermansız.
Azrail’i gördüm, gel diye işmar ediyor vicdansız
Kazık çakamadığıma yanarım, gidiyorum zamansız.

Felek sonunda kurdu bubi tuzağı
Serdiler altıma, kaygan yağlı kızağı.
Çocuklar oynaşıyor, anasına çekmiş buzağı
Oh, ben de miras bıraktım ya size protez bacağı.

Gömdüler bencileyin biçare salağı
Attılar üzerime avuç avuç toprağı.
Unuttular çoktan otlandıkları dağı
Şimdi oldum yılanın çıyanın oyuncağı.

İşte böyle.

08 Ağustos 2012

Muzaffer Aytekin
Mirhani

2 yorum:

  1. Bir yerin değeri, o yerde bulunanın değerine göredir.

    Kızıl ile Kara
    Stendhal

    YanıtlaSil
  2. Aklımın karmakarışık olduğu bir anda, varoluşunun dar çerçevesinde mutlu bir kayıtsızlık içinde yaşamını devam ettiren, günü gününe başının çaresine bakan, yaprakların ağaçlardan döküldüğünü görünce kışın geldiğinden başka bir şey düşünmeyen bir varlıkla karşılaşmak tüm karmaşayı dindiriveriyor.

    Goethe - ” Mutluluk "

    YanıtlaSil

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.