Yıl 2037 soğuk bir kış günü, günlerden Pazar sevdiğim. Seninle küçük ama sevimli bahçesi olan evimizdeyiz.
Yeryüzüne her biri meleklerle inen kar taneleri sıcak yuvamızın dört bir yanını kaplamış, her taraf bembeyaz…
Pencereden izlerken ağır ağır yağan kar tanelerini; yüreğimde, aklımda ve gözlerimde sen varsın.
Kahvelerimizi yudumlarken saatlerin nasıl geçtiğini anlamıyoruz, içime bir ürperti geliyor beraber yanan şöminenin başına geçiyoruz. Elimize büyük resim albümümüzü alınca eski anıların sıcaklığına kapılıyoruz.
İlk fotoğraflar söz yüzüğümüzü taktığımız günden, bedesten de, en iyi arkadaşın konuşmasını yaparken senin dilinin tutulduğu hatırlıyorum da oradan ayrılırken bile hala bana bir şey diyememiştin. Bense senin yanından ayrılana kadar bir şeyler söyle diye heyecan içinde beklemekteydim.
Beraber gittiğimiz gezilerin fotoğraflarına gelince birbirimize bakıp gülüyoruz. Uzungöl’ deki mangal keyfimiz, Ayasofya’da ki kahvaltı nasıl da nefisti değil mi diye soruyoruz birbirimize…
Kaç yılın geçtiğini unuttuğumuz o zamanlardan sonra sırada ailenin beni istemeye geldikleri günden fotoğraflar var.
Baktıkça o günün heyecanını tekrar yaşıyoruz sanki… Sen takım elbisenin içinde heyecanını belli etmemeye çalışan halinle etrafına gülücük saçan yakışıklı bir kere daha mühür vurmuştun kalbime bir daha keskin harflerle yazmıştın ismini yüreğime…
Sonraki sayfada ise en mutlu olduğumuz ayrılıkların son bulduğu dünya evine girdiğimiz günden anlar var.
Senin flaş ışığından gözlerinin kapalı olduğu fotoğrafı görünce ben yine söyleniyorum: fotoğraf çekilirken hep böyle yapıyorsun diye…
Sen ne yapayım gözlerimi alıyor ışık diyorsun, bilmem kaçıncı kez…
İşte bu fotoğrafı çok seviyorum. Bir hastane odasında saçım başım bir halde, ilk göz ağrımızı kucakladığımız o ilk an. Artık hiçbir planımız iki kişilik olmayacaktı ama küçük meleğimiz ile sanki dünya sadece bizim için dönüyordu.
Albümün sonuna yaklaştıkça yıllar birbirini kovalıyor meleğimiz büyüyor biz yaşlanıyoruz, şimdi fark ediyorum ki yüzümüzdeki kırışıklıklar iyice artmış ama sen hala üniversitedeki serseri yakışıklımsın. Benim gözlerim doluyor albüm kapağı kapanınca… Bu sefer sen söyleniyorsun: yine neye duygulandın diye, hafiften kızıyorsun bana…
Seni, senin yanında iken, ellerim ellerinde iken özlüyorum derdin ya hani; işte o geldi aklıma diyorum.
İlk gördüğünde ne kadar büyük diye düşündüğün ellerim şimdi buruş buruş avuçlarının içinde iken, Ben seni çok özlüyorum esmer sevdam…
Birlikte geçirdiğimiz her güzel günün sonunda omuz omuza aştığımız her zorluğun yine ve yine, bir kere daha Rabbime dua ediyorum; bizi ahir hayatımızda da sonsuza kadar mutlu etsin…
Kim bilir ömrüm boyunca kaç milyonuncu kez dökülecek o sözler bir daha dökülüyor titrek dudaklarımdan Seni Seviyorum…
11.10.2011 tarihi ile bir yıl dönümü daha yaşayan arkadaşıma ithaftır.
10.10.2011
İhtimal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.