10 Temmuz 2012 Salı

Pepuk Kuşu Efsanesi

Küçük bir dağ köyünde anne babası ve iki çocuğu mutlu bir şekilde yaşarlarmış. Günün birinde anneleri aniden rahatsızlanıp ölünce her şey alt üst olur. Bir süre sonra çocuklarına tek başına bakamayacağını düşünen baba evlenmeye karar verir.

Üvey anneleri kısırdır, çocuğu olmadığı için çocukları da hiç sevmez, düşmanca davranır. Fırsatını buldukça da eziyet edermiş. Çocukları gece gündüz çalıştırıp, döver. Kimseye anlatmamaları için de tehdit edermiş, Babaları ise çocukların
üvey anneleriyle ilgili söylediklerine inanmazmış.

Babalarının yine evde olmadığı bir gün, üvey anneleri iki kardeşi dağa kenger toplamaya göndermiş. Topladıkları Kengerlerle köye dönmek üzereyken Abla, kardeşinin sırtında taşıdığı torbanın dolup dolmadığını anlamak için torbayı yere indirip bakmış ki ne görsün, torba bomboş.



Abla, “Sabahtan beri topladığımız kengerleri gizli gizli yedin değil mi?” Biz şimdi eve nasıl döneriz, üvey annemiz bizi öldürür. ' diyerek kardeşinden şüphelenip bağırıp çağırmış.

Kardeşi ise 'Hayır abla, bana yemem için verdiğin tek bir kengerin dışında yemin ederim ki yemedim.' demiş.

Ancak ablasını bir türlü inandıramamış. “Abla eğer hala bana inanmıyorsan istersen karnımı aç da bak.” demiş.

Ablası almış bıçağı kardeşinin karnını yarmış bakmış ki kendisinin verdiği tek kengerin dışında midesi bomboş, meğerse kengerleri o yememiş.
Kardeşi yalan söylememiş. Kardeşinin açılan karnını dikmeye çalışmışsa da kardeşi oracıkta ölmüş.

Ne yapacağını bilmez bir halde kenger torbasının başına koşmuş bakmış ki ne görsün, torbanın dibi delik. O an üvey annelerinin kendilerine oyun oynadığını anlamış ama iş işten geçmiştir. Kardeşini pınarın suyunda gözyaşları arasında yıkayıp gömmüş. Kardeşinin mezarını kaybetmemek için başına da bir fidan dikmiş.

Eve döndüğünde kardeşini soran babasına. 'O biraz yoruldu oduncularla gelecek' demiş. Zaman geçtikçe hem babası hem de kendisi iyice tedirgin olmuşlar. Babasının her sorduğunda başka bahaneler uydurarak kendini kurtarmaya çalışsa da kardeşi bir türlü geri dönmemiş. Hata yapıp kardeşinin ölümüne sebep olan abla, bu acı ve vicdan azabıyla Allah'a yalvarıp, dua etmeye başlamış.

“Allah’ım, beni Pepuk Kuşu yap ki, dağlarda kardeşimin yasını tutup bağırayım. Dünya durana kadar da içimdeki acımla kavrulayım.”

Dileği kabul olur, Pepuk Kuşuna dönüşür, hemen kardeşinin mezarına uçar. Ektiği fidanın dallarına konar ve feryat etmeye başlar. Kendisini bu şekilde cezalandırır. O gün bugündür dağdan dağa gezinerek herkese kardeşini öldürdüğünü ihbar eder. Her bahar mevsimi kengerin yerden bitmesi ile beraber Pepuk kuşunun acıklı feryadı da başlar.

Dağ eteklerinde karların erimesiyle yetişen en önemli bitkilerden biri de Kengerdir. Soyulup yenilir, yemeği yapılır, sakızı toplanır. Kenger sakızıyla da meşhur bir bitkidir, üzerine türküler yakılmış, şiirler yazılmıştır. Kengeri, önemli yapan ise acıklı efsanesidir. Kengerin bittiği her yerde Pepuk Kuşu Efsanesi bilinir. Efsaneyi anlatanlar Pepuk Kuşunun çıkardığı her sese acıklı bir ifade ve anlam yüklemiştir. Efsane, anlatıldığı yöreye göre farklılık gösterse de, konu benzerdir. Kimi yerde erkek kardeşin acısı anlatılır kimi yerde kız kardeşin acısı...

30 Temmuz 2012

Muzaffer Aytekin
Mirhani

3 yorum:

  1. Ben Bir Pepuk Kuşuyum

    Ben bir pepuk kuşuyum dalında yaralı duran
    dağların yamaçlarında kenger
    nazlı bir kızın gözlerinde iki yetimlik ah!
    içinin kızıllığınca gül ve yangın
    her bahar lavlara
    korlara
    ateşlere düşer yüreğim

    bir söğüt dalının
    efil efil titreşen yaprağıdır yüreğimdeki
    açarım yarasını bakarım canyerimin ağlayamam
    acının ve sevginin kesiştiği yerde
    iki çığlık arasında kaldım ah
    acılı rüzgarlara bıraktım kanatlarımı

    istedimki kuş olayım
    kanatlarımın altında saklayayım
    alıp gideyim başımı dağ dağ
    göklere yazayım hasretimi

    istedimki ağaç olayım
    üzerinde yeşereyim
    gölge edeyim her yaz
    her güz dökülsün yapraklarım
    serileyim üzerine ah! edeyim

    istedimki yağmur olayım
    yüreklere yağayım her bahar
    sel olayım dere tepe
    katayım önüme tüm acıları
    denizlere, okyanuslara götüreyim

    istedimki ıstırabın sunaklarında
    karalanmış rengi olayım yaşamın
    sonsuzluğun kurgusunda cezalanmış acı
    binlerce yıllık geçmişimle
    her bahar beni anlatsın analar çocuklarına,
    babalar beni anlatsın

    istedimki yürekteki her çiçeği
    gözyaşlarıyla besleyeyim
    kuruyup gitmesin diye
    istedimki dağlara sesleneyim yazgımı
    özlemlere söylenen türkülere sesleneyim
    gelip geçenler okusun diye gözlerimdeki şiiri

    istedimki dağlara yazayım hasretimi
    ovalara, denizlere, gökteki yıldızlara
    yağmur olayım gökkuşağını hediye edeyim
    parça parça olayım her fırtınada
    mutluluk ağacında hüzün çiçeği olayım
    her yıl çoğaltayım acılarımı

    Nuri Can

    YanıtlaSil
  2. Farklı olma hakkımızı yitirdiğimizde,
    özgür olma imtiyazımızı kaybederiz.

    Charles Evans Hughes

    YanıtlaSil
  3. Burada meşhurdur toprağın kanaması
    bire yüz kanar da kimse aldırmaz
    Gelincik kınasına karışır birazı...

    Ahmet Günbaş

    YanıtlaSil

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.