16 Temmuz 2012 Pazartesi

Hayatımızı Değiştirecek 10 Teknoloji

Yıl 2020, herhangi bir gün...
Gece vakti odanızdasınız ve artık uyku zamanı. Bir ses komutu yardımıyla elektronik kâğıt ile boydan boya kaplanmış yatak odanızın tüm duvarlarına samanyolunun ve yıldızların eşsiz görüntülerini yüklüyorsunuz.
Dört tarafınızı kaplayan bu güzel görüntüleri izledikten bir süre sonra göz kapaklarınız kapanıyor, duvarlar yavaş yavaş kararıyor ve artık deliksiz bir uykudasınız.
Sabah olduğunda odanızın içerisinde yükselen melodili ses ve tavandaki dijital saat artık kalkmanız gerektiğini hatırlatıyor.
Bu esnada odanızın duvarları yemyeşil bir ova manzarası ile kaplanıyor ve kuş sesleri eşliğinde güneşin doğuşunu izleyebiliyorsunuz.
Bu sabah kendinizi biraz halsiz hissettiniz, o yüzden bir doktora görünmekte fayda var diye düşünüp bileğinizdeki biosensörü özel bir tarayıcıya okutuyorsunuz.
Tarayıcınız verileri otomatik olarak bağlı olduğunuz hastanenize gönderiyor ve işte 15 dakika içerisinde sonuçlar cep telefonunuzda.
Çok önemli bir şeyiniz yok ama biraz B vitamini almanızda fayda var. Ayrıca havalar da serinlemeye başladı, o yüzden nanotek kıyafetlerinizi sonbahar koşullarına programlamanızın zamanı geldi...
Bu anlatılanlar size çok ütopik ve imkansız gibi mi geliyor? Belki de tekrar düşünmelisiniz, çünkü 10 yıl önce hiç hayal bile edemediğimiz teknolojik araçlar bugün gündelik hayatımızın bir parçası haline geldi. Bilim adamları ve büyük şirketler hiç durmadan yepyeni teknolojileri tüketicilerin hizmetine sunmak için çalışıyorlar.
İşte gelecek 10 yılda hayatımızı değiştirmesini beklediğimiz 10 teknoloji
1. Hologram TV: İlk önce LCD televizyonlar geldi, daha sonra LED ve OLED şimdi de 3 boyutlu televizyonlar. Bundan sonraki adım ise hologram. Bugüne kadar sadece bilimkurgu filmlerinde gördüğümüz bu teknoloji yakın gelecekte oldukça yaygınlaşacak.
Öncelikle reklamcılık alanında kullanılması öngörülen hologramlar gelişen tekniklerle birlikte perakende kullanıcıların da hizmetine sunulacak.
Japonya, hologram teknolojisine öncülük yapan sayılı ülkelerden biri. 2018 ve 2022 Dünya Kupası turnuvalarına aday olduğunu açıklayan Japonya'nın FIFA'ya sunduğu teklif paketinde maçların 3 boyutlu teknoloji ile yayınlanması da var.
Bu konsept projeye göre 200 adet HD kamera ile kaydedilecek olan maçlar, diğer ülke statlarında 3 boyutlu olarak izlenebilecek.
2. Vücut biosensörleri: Biosensör teknolojisi günümüzde güvenlik ve gıda alanında kullanılıyor. Biosensörler yardımıyla kimyasal saldırıları veya gıdalardaki salmonella virüslerini tespit etmek mümkün.
Bilim adamlarının bundan sonraki hedefi ise vücudumuza yerleştirilebilecek biosensörler üretmek. Bu biosensörler sayesinde kan kimyasını analiz etmek ve vücudumuzda olan biteni gözlemlemek kolaylaşacak.
Böylelikle gözle görülmeyen hastalıklar çok daha kısa sürede tespit edilebilecek ve anında müdahale edilecek.
3. Nanotek elbiseler: Nanoteknoloji yardımıyla elbiselerimizin çok farklı özellikleri olacak.
Bu teknoloji yardımıyla bakterilere karşı antibiyotik salgılayan, hareket enerjisinden elektrik üretip cep telefonlarını şarj eden, ıslanmayan, yanmayan, kurşun geçirmeyen, vücudu belirli bir sıcaklıkta tutan ve kendi kendini temizleyen elbiseler kullanabileceğiz.
4. Elektronik kâğıt: Kâğıt gibi esnek ve yeniden kullanılabilir özelliklere sahip olan elektronik kâğıtlara yüklenen veriler elektrik akımının yardımıyla okunabilir görüntü haline dönüşüyor.
Elektronik kâğıt uygulamalarının yardımıyla elektronik teknolojisi bugün bildiğimizden çok farklı bir hale dönüşecek.
Gelişmiş elektronik kâğıt teknolojisi iç mimaride, reklamcılıkta, evlerde, yazılı basında ve ofislerde çok farklı uygulamaların kullanılmasına imkân verecek.
5. Fotovoltaik binalar: Artan şehir nüfusu ve çoğalan teknoloji talebi nedeniyle ihtiyaç duyduğumuz enerji miktarı da her geçen gün daha çok fazlalaşıyor.
Fosil kaynakların azalması ve çevre kirliliği tehditleri ise bu artışın karşılanması için tıpkı otomobil sektörü gibi farklı alternatiflerin denenmesini zorunlu kılıyor.
Bu alternatifler arasında en temiz ve en etkili yöntemlerden biri ise güneş enerjisini güneş pilleri yardımıyla elektrik enerjisine dönüştürmek.
Üstelik bu sistem sadece elektrik santrallerinde kullanılmıyor. Binaların dış yüzü ve çatıları bu güneş pilleri ile kaplanarak fotovoltaik binalar oluşturmak mümkün.
Henüz ülkemizde örneklerini göremediğimiz bu teknolojinin yurtdışında bazı uygulamaları mevcut.
Güneş enerjisi teknolojinin ucuzlaması ile kendi enerjisini güneş enerjisinden üreten fotovoltaik binalar giderek yaygınlaşacak.
Güneş enerjisi özellikle gökdelenler için oldukça önemli bir tasarruf aracı olacak.
6. Yüzey bilgisayarları ve yeni nesil arayüzler: Yüzey bilgisayarları 30 inçlik dokunmatik ekrandan oluşan yeni bir bilgisayar türü. Microsoft'un öncülük ettiği bu teknoloji sayesinde birden fazla kişi aynı anda bilgisayarı kullanabiliyor.
Ayrıca harici aygıtları dokunmatik ekranın üzerine koyarak kablosuz dosya paylaşımı yapmak ve sanal klavye kullanmak da mümkün.
İlk etapta ofis, restoran, otel gibi ticari mekanlarda yaygınlaştırılması planlanan yüzey bilgisayarları, maliyetlerin düşmesiyle son tüketicilerin de hizmetine sunulacak.
Yüzey bilgisayarlarının bir adım üstü ise özel eldivenlerle yönetilen yeni nesil arayüzlü bilgisayarlar olacak.
2002 yılında çekilmiş olan Azınlık Raporu filminde bir örneğini gördüğümüz bu teknoloji sayesinde el ve parmak hareketleri ile bilgisayarları kontol etmek mümkün hale gelecek.
Bu gelecek nesil bilgisayarlarla elde edilecek gerçek boyutta görüntü, üstün hareket kontrolü ve gelişmiş ağ iletişimi sayesinde bugün bildiğimiz anlamdaki bilgisayar kavramı tamamen değişecek.
7. Dijital kredi kartı: Yeni nesil dijital kartlar yardımıyla artık daha güvenli alışverişler yapabileceğiz. Üstün güvenlik sağlayacak olan bu kartların bir PIN numarası olacak ve her alışveriş için özel şifre üretecek.
Alışverişin tamamlanması için her iki numaranın da doğru girilmesi gerekecek.
Böylelikle internet üzerinden gerçekleşen kredi kartı sahtekarlıklarının da önüne geçilmiş olacak.
Citibank ve VISA bu teknolojinin ilk uygulamalarına başladılar bile.
8. Semantik Web Web 3.0: Web 2.0 uygulamalarının yardımıyla internetteki bilginin miktarı son yıllarda muazzam bir şekilde arttı.
Sosyal medya, paylaşım siteleri ve güçlü arama motorları yardımıyla artık sınırsız bilgiye ulaşmak mümkün.
Ama bu durum beraberinde çok büyük bir bilgi kirliliğini de getiriyor. Artık bilgi bulmak değil, bulunan bilginin doğru bir şekilde filtrelenmesi en büyük sorun haline gelmiş durumda.
Geliştirilmekte olan semantik web yani Web 3.0 uygulamaları yardımıyla internet üzerindeki bilgiler ve bunların birbirleri ile ilişkileri daha düzenli bir şekilde indekslenebilecek, bu bilgiler de otomasyon sistemleri tarafından daha kolay bir şekilde anlaşılacak. Böylelikle ihtiyacımız olan yararlı bilgiye erişim daha rahat olacak.
Bugün bir dijital kamera almak istediğimizde internette arama yapıp karşımıza çıkan onlarca hatta yüzlerce sayfayı incelemeye çalışıyoruz.
Fakat karşımıza çıkan bilginin yoğunluğu nedeniyle bu oldukça karmaşık bir süreç halini alıyor. Semantik web yardımıyla, gelecekte internette daha anlamlı aramalar yapmak mümkün olabilecek.
Örneğin bir dijital kamera almak istediğimizde bütçemize, ihtiyacımıza, yapmak istediklerimize, oturduğumuz yere ve hatta mağaza stoklarına göre arama yapabileceğiz.
9. Robotlar: Günümüzde robotlar endüstriyel amaçlarla fabrikalarda belirli komutları yerine getirmek üzere kullanılıyor. Bu teknolojiyi günlük hayatta da kullanabilmek için yapılan çalışmalar ise hızla devam ediyor.
Gelişen teknolojilerle birlikte bilimkurgu filmlerinin değişmez figürleri olan robotların normal hayatımıza karışmasına da çok az kaldı.
Honda'nın geliştirdiği yeni nesil insansı robot serisi ASIMO mevcut teknoloji yardımıyla hareketli nesneleri, jestleri, mimikleri, çevreyi, sesleri ve yüzleri tanıyabiliyor.
Japon Robot Derneği'nin (JARA) yayımladığı rapora göre 2020 yılında ev ve ofislerde kullanabileceğimiz birçok robot çeşidi ortaya çıkacak.
Bu rapora göre robotlar insanlara hem günlük işlerinde, hem birçok bilimsel deneyde hem de uzay araştırmalarında yardım edebilecekler.
10. Elektrikli arabalar: Azalan petrol kaynakları, otomobil sektöründe yaşanan krizler ve küresel ısınma tehlikesi otomobil firmalarını da farklı alternatiflere sürükledi.
Bu alternatiflerin en önemlisi ise elektrikli arabalar. Elektrik motoru ve kendine özel bir pil ile çalışan bu arabalar atmosfere zararlı gaz da üretmiyor.
Chevrolet, Chrysler, Nissan ve Renault gibi büyük otomobil üreticileri birkaç yıl içerisinde elektrikle çalışan otomobil modellerini belirli ülkelerde satışa sunacak.
Deloitte'un bu sene yayınladığı rapora göre 2020 yılında global araba satışlarının üçte biri elektrikli araçlardan oluşacak.

Optimum

1 yorum:

  1. PARA VE MAYMUN ; (Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla)

    Keith Chen, Yale Üniversitesi’nin ekonomi bölümünde görev yapan bir profesör. Keith Chen’in araştırması, maymunlara, para kullanmayı öğretmek ve bunun sayesinde topladığı bilgileri, bizlerin yani insanların, para ile olan ilişkisini karsılaştırıp, çeşitli sonuçlar çıkarmak. Araştırma, Yale Üniversitesinin maymun laboratuarında başlıyor. Bu laboratuarda yedi adet Capuchin maymunu, bir ana ve birçok küçük deney kafesinde, para kullanmayı öğreniyor. Para olarak, gümüş renkli, somun kullanılıyor.

    Süreç gayet basit. Ana kafesten bir maymun alınıp, deney kafesine koyuluyor. Bu maymuna para adını verdikleri somun veriliyor. Maymun öncellikle bu somunu kokluyor, ağzına götürüyor. Bu aşamada bir tepsi içinde çeşitli yiyecekler getiriliyor: elma, üzüm ve jell-o. Amaç, bu yedi maymunun her birinin sevdiği yiyecek türünü bulmak ve bu yiyeceği elde etmek için parayı kullanmalarını sağlamak. Deney kafesindeki maymun elmayı seçiyor. Araştırmacılar, maymuna elmayı vermeden önce, elinden parayı alıp, maymuna yiyeceği veriyorlar. Bu süreç haftalarca sürüyor ve maymunlar birkaç hafta sonra, ellerindeki somunun yani paranın gücünü anlamaya başlıyorlar.

    Maymunlar paranın kullanımını; araştırmacılar, en çok tercih edilen yiyeceği öğrendikten sonra, yeni bir süreç başlıyor: fiyatlandırma. Bu yeni süreçteki amaç, maymunların biz insanlar gibi rasyonel kararlar verip vermediğini bulabilmek. Böylece araştırmacılar, birçok maymunun tercihi olan Jell-o’nun fiyatını iki somun, elmanın fiyatını yarım somun ve üzümün fiyatını ise bir somun yapıyorlar. Buldukları sonuç ise, gerçekten ilginç. Maymunlar, deney sırasında, biz insanlar gibi para harcama konusunda çoğu zaman rasyonel davranıyorlar. Parasını, en çok yiyecek alabileceği şekilde harcamaya başlıyorlar. Maymunlar, 1 somun verip, 2 dilim elma almayı, fiyatı 2 somun olan bir adet jell-o’ya tercih etmeye başlıyor.

    Buraya kadar her şey güzel! Günlerden bir gün, yine ana kafesten, deney kafesine alınan maymun, deney kafesindeki bir tepsi içinde bulunan 12 somunu görüp, aniden çılgına dönüyor. Paraların bulunduğu tepsiyi kapıp, ana kafese fırlatıyor ve kendisini de ana kafese atıyor. Ana kafesteki bütün maymunlar bir anda gökten para yağdığını görüp, yere düşen paraları kapışmaya başlıyorlar. Levitt, bunu yazısında maymun tarihinde gerçekleşen ilk “banka soygunu” (maymunun tepsiyi çalması) ve “hapishane kaçışı” (maymunun deney kafesinden, ana kafese kaçışı) olarak tanımlıyor.

    Bütün bu kaos içinde araştırmacılar, ana kafesteki maymunlardan parayı geri almaya çalışıyor. Olay biraz yatıştığı bir anda Keith Chen, hiç görmemeyi tercih ettiğini söylediği bir olaya şahit oluyor: Erkek maymunlardan biri, dişi maymunlardan birine yaklaşıp, ona elinde bulunan somunlardan birini veriyor ve bunun karşılığında dişi maymun, erkek maymunun seks teklifini kabul ediyor! Işin ilginç yanı bu iki maymunun “işi” bittikten sonra, dişi maymun “kazandığı” parayı araştırmacıya getirip, bununla üzüm almaya çalışıyor. Chen, bu olayı maymun tarihindeki ilk “ fuhuş” olarak tanımlıyor>.

    Yukarıdaki bilimsel araştırmadan sonra, Üniversitenin araştırma etik bölümü, maymunlar üzerinde yapılan para araştırmasının, maymunların yaşam koşulunu, değerlerini ve gündelik yaşamlarını tamamen değiştirdiği ve zedelediği gerekçesiyle, araştırmayı iptal edip, maymunlara para verilmesini yasaklıyor.

    YanıtlaSil

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.