11 Mayıs 2012 Cuma

Trafik Kurallarına Ne Kadar Saygılıyız?

Yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgide geziniyoruz ama nedense hep uyurgezer gibi olmayı tercih ediyoruz. Belki de kendimizi avutmanın başka şeklini henüz bulamadık.


Sabah işe gitmek için evden çıktım. Yağmurlu bir gündü ve bana yeşil yanmıştı. Bir sonraki lambanın da yeşil yandığını görünce ona yetişmek için gaz pedalına dokundum. Sağ tarafta bir araç duruyordu ben de onun solundan geçecektim ancak araba sinyal bile vermeden ani bir hareketle aracı önüme kırdı. Aracın hareketini görür görmez frene basmaya başlamıştım ama yerler ıslaktı. Bir yandan da direksiyonu tam sağa kırmak için uğraşıyordum. Sonunda çarpışma gerçekleşti.

Ben aracın sağ arka tekerleğinden çarpınca, savruldu ve park halindeki üçüncü araca çarptı. Her şey anlıktı. Penceremi açtım ve aracından inen sürücüye geçmiş olsun dedim. Bir şeyinin olup olmadığını sordum. O da iyiydi, araçta bir şey var mı dedim tekerleğim patlamış dedi. Ben aracımdan inmediğim için benim araçta bir şey var mı diye sordum. Tampon dağılmış dediğinde inip bir bakayım dedim ve fotoğraftaki sahne ile karşılaştım. Oysa sadece 100 metre ileride lambalardan dönüş yapabilirdi ama o bunu tercih etmedi.

Trafik kuralları masal, trafik levhaları da tablo değildir. Bu blog, olayla hiç ilgisi bulunmayan, hiç yoktan bir ay arabasız kalacak olan üçüncü arabanın sahibine, bir de kaza haberini alıp, bana bir şey olduğunu zannederek gözyaşı döken güzel gözlere ithaftır.

06 Mart 2012

Paraf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.