Sanma ki göz yumuyorum
Sanma ki yaptıklarını unutuyorum.
Çıkınımdaki her yanlışını bir bir hesaba çekiyorum
Sustu yüreğim seninle, içimde bir gül kurudu
Artık gören gözler aşka benzettiğim suretini görmez oldu.
Duyan kulaklar duymaz oldu, bülbülü bile kıskandıran sesini
Çarmıha gerilmiş gibiyim bir taşta sen atıyorsun
Aşka yürüyen ayaklarımın altına
Şimdi git kıyametin olmadan,
Araf'tan sur sesi duyulmadan git.
Ben vazgeçmişsem çoktan gitmişimdir
Ardımda bıraktığım uçurumu doldur doldurabilirsen.
Söz kurşununa dizdim seni
Dize dize öldürüyorum.
Yavaş yavaş düşüyorsun düşlerin olan uçurumumdan
Yalnızlık kuyularında çırpınıyorsun Hz. Yusuf misali
Oysa Hz. Yusuf rüya tabir ederdi görürdü başına gelecek kötülükleri
Sen Hz. Yusuf olamadın, göremedin, hissedemedin ihanetinin bedelini...
Günahlarını sırtına al, kulağında çınlayan sesim de sende kalsın
Bu gece anıları hüzzam makamından çal.
Sana kalanlar yüreğini yakacak alevden kor
Avuçlarının dayanabileceği kadar sar.
Git artık sevgili daha ne kaldı ki aramızda,
Aşk mı, sevda mı yoksa sabır taşı mı?
Ben artık Leyla değilim gönlü kör olana koşamam
Aslı da olamam senin kirlenmiş yüreğini yakamam
Sustuklarımın acısını çıkarmak için sabır taşı olurum ancak
Çatladım senin için kıyamet günü yaklaştı görmüyorsun ey sevgili?
Gurbet oldum sana, müebbet günlerinde için için yansan da
Merhametim yok, affım yok, bu yürekte sana yer yok.
Yalanlarının içinde boğulurken ben üstüne basarak sıratı geçiyorum
Cehennem ateşine odunların kucağımda...
08 Kasım 2011
Efsane Etrafoğulları & Paraf
Bir Şeyi Çok İstemek
YanıtlaSilBir lokantadasınız (hayat) ve garson (çekim yasası) geldi. Siparişinizi verdiniz. “Kıymalı pide ve ayran” istediniz. Garson yazdı ve mutfağa iletti siparişinizi. Hazırlanıyor. Ama siz bekleyemiyorsunuz ve garsonu tekrar tekrar çağırıp, “Anladın mı ne istediğimi, kıymalı pide ve ayran istiyorum.” diyorsunuz. Garson diyor, “Tabii efendim aldım siparişinizi.” Ve gidiyor başka masalara, sipariş almak veya pişenleri vermek için ama siz sabredemiyorsunuz ve sürekli garsonu çağırıp, “Olmadı mı daha? Pişmedi mi? Gelecek mi? Bak pide şöyle olmalı, ayran da tam şu kıvamda olmalı. Anladın mı?” diyorsunuz. Ve garson her yanınızdan geçtiğinde bu şekilde onu rahatsız ediyorsunuz. Kendinizi o garsonun yerine bir koyun, nasıl hissederdiniz bu müşteri hakkında?
Bu ısrarcı, memnuniyetsiz, sabırsız, değer bilmeyen ve diğer müşterileri de rahatsız eden müşteriye nasıl davranırdı sizce bu garson? Bu müşteri tekrar gelse, bu garson ona nasıl muamele edecektir? Hele hele bir de bazı müşteriler vardır, gelen yemeği beğenmeyen, bas bas bağırıp hışımla lokantadan çıkıp giden…
Siparişini söyleyip, sonra yanındakilerle tatlı bir sohbete dalan ve bu güzel lokantanın havasının tadını çıkartıp, bulunduğu yerin ve anın değerini bilip şükreden, siparişi gelince tatlı bir teşekkürle kabul eden bir müşteriye, o garson nasıl davranırdı?
İşte bu örnekteki gibi, biz de dileklerimizi tatlı bir huzurla isteyip, sonra hazırlandığına emin bir şekilde, hayatımızın her bir parçasının, sahip olduğumuz her güzelliğin değerini bilerek ve şükrederek hayatımızı yaşayabilsek, açılan kapılarımızın hakkını verebilesek, çekim yasası da bize hem isteklerimizi hem de fazlasını cömertçe verecek.
Çünkü bu, O herşeyi bilen ve yaratan Rabbimizin kurduğu düzen.
Bu ince dengeleri hayatınıza sarsılmaz bir şekilde yerleştirmeniz umudu ve dileğiyle…
kaynak bilinmiyor.