11 Mayıs 2012 Cuma

Şems-i Tebrizi


Aşka sen diye bakmadıktan sonra ben aşkı neyleyeyim? Seni ruhuma cemre diye damlatmadıktan sonra ben bu bedende neyleyeyim? Aşk da sen, hasret de sen, ben de sen...
Hz. Mevlâna
İlahi aşk yolunun yolcuları Hz. Mevlâna ve Şems-i Tebrîzîi, türbeleri bile yanyana, birini anınca diğerini anlmazsam sanki araya sılayı eklemişim gibi hissediyorum. Bedenler ölür ama ruhlar ölümsüzdür tıpkı aşk gibi...
Bazen uzaklaşmak gerekir, yakınlaşmak için.. Bazen hatırlamak gerekir, hatırlanmak için.. Bazen ağlamak gerekir, açılmak için.. Bazen anmak gerekir, anılmak için.. Bazen de susmak gerekir, duymak için..
Şems-i Tebrîzî
Her şeyin bir zıddı var. Doğan ölür, gece gündüze el verir, güneş ayı selamlar, karanlık bir mumla aydınlığa dönüşür, ayrılıkların düğünü ise vuslattır.
İnsanlar maşuk aramıyor, bencil duygularına köle arıyor. Köle buluyor ama aşkı bulamıyor.
Şems-i Tebrizi
Bazen diyor Şems-i Tebrîzî "bazen" ben de bazen özlüyorum, bazen anıyorum, bazen uzaklaşıyorum, bazen yakınlaşıyorum, bazen ağlıyorum, bazen susuyorum duymak için. Kim bilir bir gün biri çıkar karşıma ve bu kez beni duymak için o susar. Burada anlatılan susmak konuşmamak anlamında değildir. Susmak olayın derinlerinde gezinmek, farklı bakış açıları geliştirerek anlamaya çalışmak ve özümsemek manasındadır. Bu anlamsa susamak kana kana içmektir. Şu an susmak istiyorsun değil mi ama susamıyorsun çünkü susmak en zorudur, olsun sen yine de umudunu tüketme anlamayı istemek bile kıymetlidir.

30 Temmuz 2011

Paraf

3 yorum:

  1. Yükseköğretim Kurulu'nun ( YÖK ), 2012 Eylül ayında, Selçuk Üniversitesi Mevlana Araştırmaları Enstitüsü bünyesinde Mevlana ve Mevlevilik Araştırmaları Anabilim Dalı'nın kurulması kararının ardından, “Mevlana ve Mevlevilik” bir bilim dalı oldu.

    Bu kararla Mevlana ve Mevlevilik ile ilgili Türkiye 'de tek bilimsel otorite haline gelen Mevlana Araştırmaları Enstitüsü'nün Müdürü Doç. Dr. Nuri Şimşekler, AA muhabirine yaptığı açıklamada, pek çok popüler romana da konu olan Mevlana'nın hayatı, Şems -i Tebrizi ile karşılaşması, eserleri, etkileri ve onunla ilgili yazılan eserler gibi pek çok alanda bilimsel çalışmaları hızlandırdıklarını söyledi.

    Şimşekler, 2013 yılının Şubat ayından itibaren alacakları yüksek lisans öğrencileri ve yaptıracakları tezlerle, Mevlana hakkındaki bazı yanlış bilinen konuların önüne geçmeyi de amaçladıklarını dile getirdi.

    MEVLANA VE ŞEMS “BUGÜN” BULUŞTU
    Mevlana ve Şems'in 29 Kasım 1244 tarihinde ilk kez Konya'da buluştuğunu belirten Şimşekler, Mevlana'nın, bu buluşmanın ardından 1,5 yıla yakın Şems-i Tebrizi ile hemhal olduğunu aktardı.

    Bu hemhal durumunun; sohbet, birbirini irşat şeklinde, genellikle Mevlana'nın evinde, bazen Selahattin Zerkub'un evinde, bazen de Mesnevi'nin katibi Çelebi Hüsamettin'in Meram'daki bağında gerçekleştiğini ifade eden Şimşekler, “Mevlana'nın eşinin görgü tanıklığındaki kaynaklara göre, bazen diz dize oturuyorlar sohbet ediyorlar, bazen yan yana oturuyorlar hiç bir şey konuşmuyorlar. Bazen abdest alıp namaz kılıyorlarmış” dedi.
    Bu geceli gündüzlü birliktelik üzerine halktan bazı kimseler ile Mevlana'nın öğrencileri ve müritlerinin, “Mevlana elimizden gitti, oysa bize dersler veriyordu, bizi aydınlatıyordu” diye tepki gösterdiklerini ve buna neden olduğu gerekçesiyle suçladıkları Şems-i Tebrizi'ye kin beslediklerini anlatan Şimşekler, şöyle devam etti:

    YanıtlaSil
  2. “Sonunda Şems, bu fitne, fesat, dedikodudan rahatsız oluyor ve 'Belki Hz. Mevlana'nın rahatlamasına sebep olabilir' diye Konya'dan ayrılıyor. Bu ayrılık 9 ay kadar sürüyor. Mevlana, Şems'in Şam'da olduğu haberini alınca oğlu Sultan Veled'i beraberindeki 20 kişiyle birlikte Şam'a yolluyor ve Şems'i getirtiyor. 7-8 ay bu birliktelik devam ediyor. Konya halkı, öğrencileri ve müritleri, her ne kadar Mevlana'ya 'onun hakkında kötü konuşmayacağız' diye söz verseler de tekrar hakkında fitne fesat yaymaya başlıyorlar. Ve bu süreç içerisinde Şems-i Tebrizi bir gün aniden ortadan kayboluyor.”

    RİVAYETLERDE VE POPÜLER ROMANLARDA “ÖLDÜRÜLDÜ” DENİYOR
    Şimşekler, rivayetlerde ve son dönemdeki bazı popüler romanlarda Şems-i Tebrizi'nin bir cinayet sonucu öldürüldüğünün belirtildiğini anımsatarak, şunları kaydetti:

    “Bu öldürülme olayıyla ilgili tek bilgiyi, bu tarihten yaklaşık 100 yıl kadar sonra yazılan Eflaki Dede'nin 'Ariflerin Menkıbeleri' adlı eseri veriyor. Burada Şems'in öldürüldüğünden bahsediliyor ancak aynı kaynakta yer alan bu bilgilere inanırsak, Şems'in mezarı bugünkü bilinen yerde değil, Mevlana Müzesi içinde Mevlana'nın babasının yanı başında olmalıdır. Bu, çelişki oluşturuyor. Bugünkü Şems-i Tebrizi Türbesi ise Mevlana'nın yaşadığı dönemden 150 yıl kadar sonra, o tarihte Konya'da yaşayan hem Hristiyanlar hem de Müslümanlarca şifalı olduğuna inanılan bir su kaynağının yanına yapılmış. Şems'in burada öldürülüp kuyuya atıldığının bilinip bilinmemesi bir tarafa, mezarının da nerede olduğu kesin olarak bilinmiyor. Bu konuda o kadar çok rivayet var ki; Konya'da 3 nokta, Türkiye genelinde 4 nokta, hatta İran ve Pakistan 'da bile Şems'in mezarı ya da makamı gibi algılanan yerler var.”

    SULTAN VELED'İN İBTİDANAME ADLI ESERİ
    “Bize göre en doğru ve ilk kaynak Mevlana'nın oğlu Sultan Veled'in İbtidaname adlı eseridir” diyen Şimşekler, Mevlana ve Şems'le ilgili en eski kaynak olan bu eserde dostlukları hakkında detaylı bilgiler verilmesine rağmen, Şems'in ölümünden veya öldürülmesinden hiç bahsedilmediğini vurguladı. Şimşekler, sözlerini şöyle sürdürdü:
    “Sadece 'gizlendi, kayboldu' şeklinde ifadeler vardır. Şimdilik bize göre en doğrusu budur. Biz, Hz. Mevlana'nın şiirlerinden hafiye gibi bir şeyler çıkarmaya çalışıyoruz. Ancak Mevlana bazı beyitlerinde; 'Şems'imiz kuyuya düştü', bazı beyitlerinde ise 'Onun öldüğünü kim söyledi?' gibi ifadeler kullanıyor. Bilim, 'Şems-i Tebrizi öldürüldü mü?' sorusu karşısında malzemesiz kalıyor. Bu konuda 'öldürüldü' ya da 'öldürülmedi' demek elimizdeki verilerle şimdilik mümkün değil.”

    “ÖLDÜĞÜNE İNANSAYDI 2 KEZ ŞAM'A GİTMEZDİ”
    Şimşekler, bütün bunların yanında, Mevlana'nın, Şems'in son kayboluşundan sonra, “Acaba yeniden Şam'a gitmiş olabilir mi?” diye düşünerek bizzat 2 kez Şam'a gittiğinin oğlu tarafından vurgulandığına işaret ederek “Eğer Mevlana, Şems-i Tebrizi'nin öldürülmüş ya da ölmüş olduğunu bilmiş olsaydı, 2 kez Şam'a bizzat gidip onu aramazdı” diye konuştu.

    AA

    YanıtlaSil
  3. Oraya gitme demedim mi sana,
    seni yalnız ben tanırım demedim mi?
    Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi ben’im?
    Bir gün kızsan bana,
    alsan başını,
    yüz bin yıllık yere gitsen,
    dönüp kavuşacağın yer ben’im demedim mi?
    Demedim mi şu görünene razı olma,
    demedim mi sana yaraşır otağı kuran ben’im asıl,
    onu süsleyen, bezeyen ben’im demedim mi?
    Ben bir denizim demedim mi sana?
    Sen bir balıksın demedim mi?
    Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın,
    senin duru denizin ben’im demedim mi?
    Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
    Demedim mi senin uçmanı sağlayan ben’im,
    senin kolun kanadın ben’im demedim mi?
    Demedim mi yolunu vururlar senin,
    demedim mi soğuturlar seni.
    Oysa senin ateşin ben’im,
    sıcaklığın ben’im demedim mi?
    Türlü şeyler derler sana demedim mi?
    Kötü huylar edinirsin demedim mi?
    Ölmezlik kaynağını kaybedersin demedim mi?
    Yani beni kaybedersin demedim mi?
    Söyle, bunları sana hep demedim mi?


    MEVLANA

    YanıtlaSil

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.