13 Mayıs 2012 Pazar

Hüzün Kokar Yalnızlıklarım

Yıllar ne çabuk geçmiş
Bize arta kalan ise senin ellerinle yazdığın mektuplar
Sararmıştı benim saçlarıma ak düştüğü gibi
Biraz da yıpranmış, viran olmuş bedenim misali

Bir tek değişmeyen ise hüzün kokan gecelerim
Bir de sen.

Haberin olmaz ama seni geceden yırtar alırım
Sararım sımsıkı sonra sarhoş olurum
Hiçbir sabaha ayık uyanamam
Çünkü sen kadehim, aşkım da şarabım olur İçerim.

 

Tanrılar yok olurdu sen varken yanımda
Melek gibi tül perdenin içinden süzülen gölgen olurdu.
İzlerdim senin tüm güzelliğini
Teninin kokusunu duyardım papatya tarlasında
Sesini duyardım beyaz kağıttan ben ise kalem olurum
Çizerim aşk köprüsünü…

 

Yokluğunu yorgan yapar üzerime sererim
Yastığımda hala kokun varken söyle, senden nasıl geçerim?
Senin terin başka terlere karışsa da
Ben aşkımın alın teri ile geçinip giderim.

 

Sevişmelerimizi yalnızca aya vuran güneş şahit olurdu
Duyarlardı yıldızlar sesinden gelen aşk masallarını
Kıskanırdım sönsünler isterdim yalnız benim için anlatmalıydın
Gece matemle söner de ben uyurum Şerazat'ın koynunda...

 

Sen parıltılı gecelerin koynunda savrulurken
Ben izbe karanlığımda seni içime çekerdim.
Küf kokan odamda naftalinlenmiş aşk sözcükleri fısıldardım
Bir kadeh daha doldurup kana kana aşkımı yudumlarım.
İhanetin gelir aklıma, ay bölünür iki parçaya
Sen çarmıha gerilirsin
Gözümden tek damla yaş sızmaz.

 

Af dilersin benden dilin döndüğünce
Ama ben seçimimi yaptım
Seni mahşere kadar terk ettim.

 02 Ocak 2012

 Paraf & Efsane Etrafoğulları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.