17 Mayıs 2012 Perşembe

Dünya Çocuk Günü

Ekim ayının ilk Pazartesi günü Dünya Çocuk Günü'dür. Çocukların iyi yetiştirilmesi ulusların ortak sorunudur. Bu ortak sorun için ilk çalışmalar 1923 yılında başladı. İsviçre'nin Cenevre kentinde toplanan kırk ülkenin delegeleri Uluslararası Çocukları Koruma Birliği'ni kurdular.
Uluslararası bu kuruluş, Birleşmiş Milletler Örgütü'nün kurulmasını izleyen yılda UNICEF'e dönüştü. UNICEF, "Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu"nun kısaltılmış adıdır. Birleşmiş Milletler Örgütü 1954 yılında oybirliği ile Ekim ayının ilk pazartesi gününü Dünya Çocuk Günü olarak kabul etti.
Dünya Çocuk Günü evrenseldir. Birleşmiş Milletler Örgütü' ne üye bütün ülkelerde aynı günde kutlanır. Üye ülkelerin radyo, gazete ve televizyonlarında bu günün önemi anlatılır. Çocukların bakım ve korunmasının gerekliliği üzerinde durulur.
Çocuklar yarının büyükleridir. Geleceğin yöneticisi ve güvencesidirler.
İnsanlığın mutluluğu, dünyamızın güzelleşmesi, çocukların korunmasın, iyi yetişmesine bağlıdır. Barış içinde yaşamak, güzellikleri paylaşmak, eğitimle olur. Dünya Çocuk Günü çocuklar arasında ortak duygular oluşmasını, ulusların barış içinde yaşama özlemlerinin pekişmesini amaçlar. Bu amacın gerçekleşmesi için Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1959 yılında daha iyi bir yaşam, mutlu bir çocukluk dönemi için Çocuk Hakları Bildirisi'ni yayınladı.
Ülkemizde çocuklara sağlık hizmeti götürmek amacıyla çocuk hastaneleri açılmıştır. Çocuk yaşta suç işleyenlerin iyiye yöneltilmesi için Çocuk Islahevleri kurulmuştur. Büyük yerleşim merkezlerinde çocuk bahçeleri vardır. Çocukların yararlandığı çocuk kitaplıkları kurulmuştur. Öte yandan anasız, babasız çocukların korunması, bakımı, barındırılması için Çocuk Esirgeme Kurumu ve Yetiştirme Yurtları açılmıştır.
Dünya Çocuk Günü'nde okullarda, derslerde günün anlam ve önemi üzerinde durulur. Çocuk haklarının neler olduğu anlatılır. Dünya Çocuk Hakları ve Türk Çocuk Hakları Bildirileri okunur. Bildirilerde belirlenen belli başlı haklar konusunda açıklamalar yapılır.
Kiminin saçı siyah,
Kiminin saçı sarı...
Ankara’da buluştu,
Dünyanın çocukları.
Her Yirmi Üç Nisan’da
Tekrarlanır bu olay.
Buluşma nedenini,
Açıklamak çok kolay.
Bu kocaman dünyada
Ülke sayısı çoktur.
Oysaki hiç birinin
Çocuk Bayramı yoktur.
Dünyanın çocukları
Yurdumuza koşuyor,
Her Yirmi Üç Nisan’da
Cıvıldaşıp coşuyor.
Türkiye konuklarla,
Kalpler sevgiyle dolsun.
Dünya Çocuk Bayramı
Herkese mutlu olsun.

Altan Özyürek

Tal

2 yorum:

  1. Sahi Bugün ''Çocuk Hakları Günü'ydü'' Kutlu Olsun.
    DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜNDE
    20 Kasım Dünya çocuk hakları günü. Dünya Çocuk Hakları gününde Türkiye’de 1943 çocuk cezaevlerinde. Ve bu çocukların büyük çoğunluğu “terörist” olarak yargılanıyor ya da ceza almış. Yine Türkiye’de çocuk hakları gününde 6-17 yaş arasında 16 milyon 264 bin çocuktan yüzde 5,9’u çeşitli işlerde çalıştırılıyor. Üstelik bu rakamlar devletin kurumlarının kendi rakamları.

    1943 ÇOCUK HAPİSTE

    Adalet Bakanlığının rakamlarına göre cezaevlerinde 2012 yılı Kasım ayı itibariyle 128 bin 119 tutuklu ve hükümlü var. Bu tutuklu ve hükümlü sayısından 1943’ü çocuk. Bu tutuklu ve hükümlü çocukların büyük çoğunluğu ise “terör örgütü üyesi olmamakla birlikte...” ile başlayan hükümlerle “çocuk terörist” olarak cezaevinde. Türkiye’de tutuklu çocuklar, kendilerine özgü kapalı ceza infaz kurumlarında; çocuk kapalı ceza infaz kurumunun olmadığı yerlerde yetişkin ceza infaz kurumlarının çocuklar için ayrılmış bölümlerinde tutuluyor.

    ÇALIŞAN ÇOCUKLAR

    Uluslararası Çalışma Örgütü’nün verilerine göre dünya genelinde 200 milyondan fazla çocuk işçi bulunuyor. Türkiye’de ise TÜİK’in 2006 istatistiklerine göre 6-17 yaş grubunda bulunan 16 milyon 264 bin çocuktan yüzde 5,9’u çalıştırılıyor. Günümüzde bu rakamların kat be kat artmış olduğu tahmin ediliyor. Çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarında ise açığa çıkanı yani devlete ulaşan başvurular bile korkunç. 2007 yılından 2012 Temmuz ayına kadarki dönemde çocukların cinsel istismarı iddiasıyla kolluk birimlerine 29 bin 988 başvuru yapıldığı belirtiliyor.

    ÇOCUK HAKLARI NE DEMEKTİR?

    ÇOCUK hakları, kanunen veya ahlâki olarak dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel kavram. Çocuk hakları, birçok ülkede insan hakları kavramının içinde ele alınıyor. Çocuk hakları ile ilgili olan uluslararası belge 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen ve 193 ülke tarafından onaylanmış olan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmedir.

    ÇOCUKLARIN HAKLARI KAĞIT ÜSTÜNDE

    Çocuk hakları, çocukları emek sömürüsü, pornografi, şiddet, yasadışılık gibi olumsuz etkenlerden korumak için imza altına alınmış haklardır. Ama birçok ülkede bu haklar kağıt üzerinde kalmaktadır. Nedir bu haklar, haklardan bazıları

    SAĞLIKLI YAŞAM HAKKI

    Sözleşme’nin 6. maddesine göre her çocuk esas olarak yaşama hakkına sahiptir. İlaveten, 24. madde gereğince her çocuk ulaşılabilir en yüksek sağlık standartlarından yararlanabilmelidir; gerekli tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinden faydalanabilmelidir. İhmal edilen, terk edilen, istismara uğrayan ya da işkenceye tâbi tutulan çocukların iyileştirilmesi ve yeniden topluma kazandırmasından devletler sorumludur

    ÇOCUK İŞÇİLİĞİ

    Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi’nin 9. maddesi, çocukların her türlü istismar, ihmal ve sömürüye karşı korunmasını ve hiçbir şekilde ticaret konusu olmamasını beyan etmektedir. Ayrıca, çocukların uygun bir asgari yaştan önce çalıştırılmamasını; sağlığını ve eğitimini tehlikeye sokacak; fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişmesini engelleyecek bir işe girmeye zorlanmamasını gerektirmektedir.

    EĞİTİM HAKKI

    Eğitim hakkı, çocukların en önemli haklarından biridir. Çocuğun en temel hakkı olan yaşama hakkı ile eğitim hakkı arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Kız çocukların da gereksinimlerini karşılayacak ve kendilerine yaşam becerisi kazandıracak nitelikli eğitim görmeye hakkı vardır.

    YanıtlaSil
  2. Çocuklarınızla Konuşun

    Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Babam akşamları eve yorgun dönerdi.
    Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi. Yemek hazırlanınca annem çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım. Babam sinirlenir, 'Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı ütüleme!' derdi. Annem de 'Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı konuşturtmayacaksı n babanla?' diye çıkışır, beni odama gönderirdi.

    Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan, 'Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.' diye bağırmaya devam ederdi. 'Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık' derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim.

    Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli birşey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı. Bir gün anladım
    ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım.

    Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; 'Bak, böyle uslu uslu oyna işte.' diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu. 'Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum.' diye komşulara anlatıyordu annem halimi.

    Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem 'Odanı topla!'diye odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum. Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum .

    Annem odama gelip 'Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım. ' dedi bir gün. Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden
    alırsa ben ne yapacaktım?

    Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı kolladım. Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. Hım, dedi 'Çok güzel olmuş. Bu adam benim herhalde.' dedi. Ben 'Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.'dedim. O 'Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın.'dedi. Ben yine 'Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da annem.' dedim. Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: 'Peki neden bizi küçük çizdin?' dedi. Heyecanla başladım anlatmaya. Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz ükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım.

    Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde 'Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.' diyeceğim. Ve bir de bağıracağım 'Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar' diye.

    Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
    Duyduklarına inanamıyorlardı .. Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi.

    Farkında' Olmalı İnsan...

    Kendisinin, Hayatın Olayların,
    Gidişatın Farkında Olmalı.

    Ömür Dediğin Üç Gündür, Dün Geldi Geçti Yarın
    Meçhuldür, O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür, O Da Bugündür.


    YanıtlaSil

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.