Yüzünde yılların derin yorgunluğu var
Ama gözlerin gözlerime değdiğinde
İçimi ısıtıyor gözlerime dalışın
Sanki istiridyenin içindeki inciye dokunuyorsun.
Sevdiğim senin için geliyorum bu viran şehre
Ayaklarım sensizlikle yüzleşmeye getiriyor bedenimi
Güller solmuş, bülbüller susmuş
Ölü toprağı serpmiştim birbirimizden giderken.
Ak düşen saçlarına dokunduğumda
Toroslardan esen rüzgarın esintisini yaşatıyorsun.
Bir anda dünya gözümden düşüyor
Bir sen bir de ben kalıyoruz
Alem içinde alem oluyor birlikte göğe yükseliyoruz.
Birden ellerimiz kavuşuyor
Yusuf'un Züleyha’ya kavuştuğu gibi
Gönlümdeki gözümle bakıyorum Mecnun misali
Sesini duyuyorum ibadete çağırırmışcasına aşka çağırıyorsun
Ağlıyorum gözlerimden hasret akarken
Sen hala yoksun.
Gözlerini yummaya korkuyorsun
Uyandığında yanında olmazsam diye endişeye kapılıyorsun.
Ne kadar sevdiğini okuyorum gözlerinden
Karadeniz kadar hırçınlaşıyor yüreğim
Özlemekten hırpalanıyor bedenim.
Oysa ikimiz de aynı ateşte kavruluyorduk
İkimizin yüreği volkandan fışkıran lav misali aşk ile sevda fışkırıyor
Birbirimizin gözlerine bakamaya kıyamazken
Hasret girdi aramıza dünya nesenin g/özünde ne de benim g/özümde...
Yokluğunda Yakup misali kör oldu gözlerim
Bir elime dünyayı verseler umurumda değil derim.
Sen yoksan bu evren bana dar, bana zindan
Karanlıktayım gel kurtar sevgili yar.
Sen çağırırsın da ben gelmez miyim?
Geldim ey sevgili
Ulaşamıyor içindeki karanlığa güneş
Kör kuyuda çırpınıyor yüreğin
Zindanlarda çürüyen sen misin, ben miyim?
Yüreğim acıyor kahroluyorum
Bilinmez nereye gider bu sessiz çığlıklar, bu haykırışlar.
25 Aralık 2011
Efsane Etrafoğulları & Paraf
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.