7 Haziran 2011 Salı

Yunus Emre (1238 - 1328)



Yûnus Emre’nin hayatı ve yaşadığı çağ hakkında bilinen hususlardan biri, Risâletü’n-Nushiyye adlı eserini H. 707/ M. 1307-1308 târihinde yazmış olmasıdır.
Eserin sonunda şu beyit bulunmaktadır:
Söze târih yidi yüz yidi-y-idi
Yûnus canı bu yolda fidi-y-idi

Eserini olgun ve ilerlemiş bir yaşta yazdığı anlaşılan Yûnus Emre, son zamanlarda bir mecmuada bulunan kayda göre H. 720/M. 1302-1321 târihinde vefat etmiştir. “ Vefat-ı Yûnus Emre, sene 720, müddet-i ömr 82 ” Bu sözlerden şâirimizin H. 638/M.1240-1241 yılında doğduğu ortaya çıkmaktadır.

Fakîh Ahmed Kutbuddin Sultan Seyyid Necmüddin
Mevlana Celalüddin ol kutb-ı cihan kanı.
Bu beyitte adı geçen Hoca Ahmed Fakîh “ Carhname ” adlı eserin de sahibidir ve Yûnus’un doğumundan 20 yıl önce 1221’de (H.618) vefât etmiştir.
Yûnus’un şiirlerinde Geyikli Baba ve Seydi Balum’un adları da geçmektedir:
Geyiklü’nün ol Hasan söz eyitmiş kendünden
Kudret dildür söyler kendünün söz nesidür,
Seydi Balum ilinden şeker tamar dilinden
Dost bahçesi yolundan eve dervişler geldi,

Yûnus’un kınadığı Geyikli Baba, Osman Gazi (1299-1326) ve Orhan Gazi (1326-1359) devirlerinde yaşamış, garip halleriyle ilgi uyandırmış bir şeyhtir. Seyyid Balum (Balum Sultan), muhtemelen Germiyan Oğulları’ndan bir beydir ve Geyikli Babanın müridlerindendir. Yûnus’un çağdaş olarak bahsettiği bu kimselerin yaşadığı devir, XIII. yüzyılın ikinci yarısıyla, XIV. Yüzyılın ilk yarısıdır. Yûnus’un kendisi de XIII. Yüzyılın ikinci yarısında ve XIV. Yüzyılın başında yaşamıştır. Bu târih Selçukluların sonu ile Osman Gazi devirlerine rastlamaktadır. Âşık Paşazâde, Yûnus’u Orhan Gazi devrinde yaşamış gösterir ise de, doğru değildir. Taşköprü-zâde’nin Yûnus’un Yıldırım Bâyazid (1389-1402) devrinde yaşadığını kayd etmesi de, tabiatıyla gerçeğe uymamaktadır.
Yûnus Emre’nin nereli olduğu nerede tahsil gördüğü, nerelerde bulunduğu, nasıl yaşadığı hususlarında da elde kesin bilgi yoktur.

Bektâşi menâkıbnâme(velayetname)lerinde Yûnus’un Sivrihisar yakınında Sarıköy’de doğduğu ve orada öldüğü zikr edilmekte ise de, bu husus bir rivayetten ileriye gidememektedir. Son zamanlarda bulunan bir vesikada Yûnus Emir Beğ adlı bir şahsın Sarıköy’deki çiftliğini zaviyesine vakf ettiği kayd edilmektedir. Eski yazıda “emir” ve “emre” kelimelerinin yazılışı birbirine benzemekle beraber, isimde Beğ kelimesinin de kullanılması ve “Emir” “Beğ” sıfatlarının tarikat mensuplarına verilmesi mû’tad olan sıfatlardan olmayıp mülkî bir sıfat olması, bu şahsın Yûnus Emre olamayacağını göstermektedir.

Yûnus Emre’nin şiirlerinden düzgün bir tahsil gördüğü, Arapça ve Farsça’yı, İslâmî ilimleri, İslâm târihini kısacası devrinin bütün ilimlerini iyice bildiği anlaşılmaktadır. O devirde en önemli ve meşhûr ilim ve kültür merkezi Konya olduğuna göre, Yûnus büyük ihtimalle tahsîlini Konya’da yapmıştır. Yûnus’un Mevlânâ ile görüştüğünü, onun “ safâ nazarından ” feyz aldığını, semâ‘ meclislerinde bulunduğunu yukarıya aldığımız beyitler açıkça ortaya koymaktadır. Yûnus’un şu beyitlerinde de Konya’nın adı geçmektedir:

Bir gönül ele getür feragat ol geç otur
Gönye (Konya) şehrinde yatur ol iki sultan kânı,
...
Yûnus’un bu sözünden sen mâ’nî anlar-ısan
Konya menâresini göresin bir çuvalduz
Yûnus Emre Dîvânı’nında Moğolların Anadolu’yu istila etmelerinin izleri de görülmektedir:
Işkın çeri saldı benüm gönlüm evi ikîimine
Canumı esîr eyledün n’ider bana yağı Tatar,
...
Ol budakta biter iman, iman bitse gider güman
Dün gün işüm budur heman nefsüme bir Tatar oldum,
...
Okırsın tasnif kitâb çekersin bunca azâb
Havf u recâ sende yok öyle ki bir Tatarsın,
Yûnus’un birçok şehirleri ve illeri dolaştığı hususunda da şiirleri ip ucu vermektedir:
Gezerem Rum ile Şam’ı yukarı illeri kamu
Çok istedüm bulamadum şöyle garib bencileyin
...
İndik Rûm’a kışladuk çok hayr ü ser işledük
Uş bahâr oldı girü göçdük elhamdü lillâh
Yûnus Emre’nin Yukaru-İlleri (Azerbaycan ve İran); Anadolu şehirlerini, Şam (Suriye İllerini) ne maksatla dolaştığı belli değildir. Belki tahsil için, belki büyük ilim ve gönül adamlarını ziyaret maksadıyla, belki bir aşk hicranı dolayısıyla bu seferleri ihtiyar etmiştir. Belki de bu saydığı yerlere hiç gitmemiştir, bunlar gitmeği arzuladığı diyarlardır.

Yûnus, mutasavvıf bir şairdir. İslam tasavvufunun inceliklerini sadelikle, derinlikle ve hiç bir dar kalıp içerisine düşmeden dile getiren Yûnus Emre’nin Taptuk Emre adlı bir şeyhin müridi olduğu bazı kaynaklarda zikredilmektedir. Bu mesele, açık ve kesin bir delile ve vesikaya dayanmamaktadır. Daha çok bir efsane mahiyetindedir. Esasen Taptuk Emre de efsanevi bir şahsiyettir. Böyle bir kimsenin yaşayıp yaşamadığı belli değildir. Yûnus’un şiirlerinde geçen Taptuk kelimesi bazen bir özel ismi değil, doğrudan doğruya tapılan büyük varlığı, Allah’ı işaret etmektedir. Yûnus Emre’nin hayatında ne işle meşgul olduğu, ne yaptığı da bilinememektedir. Muhakkak olan bir nokta varsa, derviş ve şeyh olarak ömrünü tekkede geçirmediğidir. Onu Karamanlı göstermek isteyenler, bazı kaynaklara dayanarak zengin bir kimse olduğunu, sürü besletip sattığını ileri sürüyorlar. Sarıköylü olduğunu iddia edenler ise Yûnus’un ekinci olduğunu, çiftliğini zaviyesine vakf ettiğini söylüyorlar. İki ihtimal de doğru olabilir. Çiftçilik ve hayvancılık bir arada yürütülebilir. Zaten çiftlik işletmek ikisini bir araya toplamak demektir. Çiftlik sahibi olmak, ekincilik yapmak Yûnus’un tasavvufla uğraşmasına, tek yelerde feyiz almasına ve feyiz vermesine elbette engel teşkil etmez. Yalnız, onun sadece bir derviş ve şeyh olarak yaşadığını gösteren bir delil ortada bulunmamaktadır.

Yûnus’un uzun bir ömür sürdüğü şiirlerinden de anlaşılmaktadır:
Niceler eydür Yûnus’a kocaldu ışkı kogıl
Işk bize yenile geldi henüz dahı turvandadur,
...
Aşık Yûnus bu sözi muhâl diye söylemez
Ma’ni yüzin gösterür bu aşıklar kocası,
...
İki kişi söyleşür Yûnus’ı görem deyü
Biri eydür ben gördüm bir âşık koca-y-mış,
...
Evlenmiş olduğunu ise şu beyit göstermektedir:
Bundan dahı virdün bize ol huriyi çift ü halâl
Andan dahı geçdi arzum azmüm sana kaçmağ içün
Yûnus Emre’nin nerede öldüğü ve mezarının nerede olduğu da kesin olarak bilinmemektedir. Tük halkı yer yer, çok sevdiği Yûnus için makamlar meydana getirmiştir.
Yûnus Emre’nin nerede yaşadığı ve nerede yattığı hususundaki münakaşalar devam etmektedir. Karamanlılar ve Eskişehirliler ve bunları tutanlar arasında devam eden münakaşalara sebep olan nokta, kanaatimize göre fazla büyütülecek bir mesele değildir. Çünkü Yûnus Emre ayarındaki çok büyük şahsiyetler, şu veya bu şehrin ve bölgenin değil, bütün Türkiye’nin, hatta bütün Türk dünyasının kendine mâl ettiği şahsiyetlerdir. Yattıkları yer ise, bütünüyle Türk milletinin kalbidir.
Yunus Emre divanı nüshalarından birinde (Karaman Nüshası’nda) beyit şu şekilde kayd edilmiştir.
Ki tarih dahi yidi yüzde-y-idi
Yunus canı bu yolda fidi-y-di
Risalet-ün-Nushiyye’nin yazılışını böylece yedi geriye atan bu beytin birinci mısrâsının doğru olmadığı aşikardır. Çünkü, “yüzde-y-idi ile fidi-y-idi” kafiye değildir. Ayrıca, Türkçe “tarih yedi yüzde idi” denemez, “tarih yedi yüz idi” demek gerekir.

Kaynak

07 Haziran 2011

Serenegas

2 yorum:

  1. Yayın dünyasının konuştuğu otosansür, geçtiğimiz hafta Evrensel gazetesinin haberiyle ortaya çıktı.

    Fırat Yayınevi, 10. Sınıf edebiyat kitabında Yunus Emre'nin ilahi türündeki şiirini 8 kıtadan 7 kıtaya indirdi.

    İlahi'nin en bilinen dörtlüğü olan,

    "Cennet cennet dedikleri
    Birkaç köşkle birkaç huri
    İsteyene ver onları
    Bana seni gerek seni"

    mısraları sansürlenmişti.

    Yayınevi, "Şiir bu haliyle Talim Terbiye'den onay aldı" diyerek kendisini savundu. Ancak, sansürü yayınevinin kendisinin mi yaptığı, Talim Terbiye Kurulu'nun mu talep ettiği anlaşılamadı.

    Kültür Bakanlığı, Talim Terbiye Kurulu'nun onaylama gerekçesini, "şiirden beklenen kazanımların, söz konusu eksik haliyle de sağlanması" olarak gösterdi.

    Talim ve Terbiye Kurulu'nda yönetici düzeyde çalışmış iki eğitmen konuyu iki farklı açıdan değerlendirdi ;

    Uygulamayı 'hatalı' bulduğunu belirten eski yönetici, "Şiir bütünsel olarak alınmışsa kıta çıkarılamaz, şiirin tamamı alınmadığı için kitap geri dönmeliydi" görüşünde. Kurulda başkanlık düzeyine çıkmış bir başka isim ise, uygulamada 'teknik olarak' yanlışlık olmadığı görüşünde. (cnnturk)

    YanıtlaSil
  2. Yine ben aşık oldum,
    Yine ben bendekine.
    Gayri kimesne değil,
    Can ile tendekine.
    Aşıkam, gözüm görmez,
    Kimse nişanım vermez.
    Bu acep elüm ermez,
    Kendi kendimdekine.
    Ben direm, derdüm bitsin,
    Derdime derman yetsin.
    Taşrada merhem netsin,
    İçeri öykendekine.
    Gönlüm melul, açılmaz,
    Ne idiyü seçilmez.
    Düştüm, kaldım, geçilmez,
    Ar, namus hendeğine.
    Miskin Yunus gel imdi,
    Terk eyle, git benliği.
    Kovgıl bu habis şeyi,
    Sendeki bendekine.

    Yunus Emre

    YanıtlaSil

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.