Kanser hastalığının her gün çığ gibi artması ölüm sebebi konusunda ilk sırayı alması tüm dünyayı etkilediği gibi bizleri de etkiliyor. Birçok gelişme olsa da henüz kesin tedavisi olmaması özellikle kanserli hastaları ve yakınlarını üzüyor.
Dünya bor rezervlerinin yüzde 72’sini elinde bulunduran Türkiye, kanser hastalığının tedavisinde bor madeninden yararlanmak için düğmeye basmaya hazırlanıyor haberine en çok sevinenlerden biriyim. BOREN (Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü) bünyesinde, bordan ilaç geliştirilmesi için Türkiye’deki bilim adamlarının yer alacağı bir “sağlık çalışma grubu” oluşturulacakmış. İnşallah hedefe bir an önce ulaşırlar çünkü her geçen zaman kanserli hastaların kaybedilmesine sebep oluyor.
Kanser konusunda ilgimi çeken bir başka olay ise ayak tırnağından akciğer kanseri tahmini yapılması oldu. Ben size bu araştırmayı aktaracağız sizler de ayak tırnaklarınızın uzama sürelerini takibe alacaksınız. Erken teşhisin tedavi için ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz ama hasta değilken kendimize hasta muamelesi yapmakta da üstümüze yoktur. Oysa kanser hastalığını yenenlerin en büyük yardımcısı olumlu düşünme tarzı ve moral gücü oluyor bunu da belirttikten sonra dergideki yazanları aktarayım.
American Journal of Epidemiology dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, tırnaklarındaki nikotin seviyesi yüksek olan erkeklerin kansere yakalanma riski, düşük olanlara oranla üç kat fazlaymış. Ayak tırnakları sigara içenler değil, içmeyenler için de kanser riskini tahmin etmekte kullanılabiliyormuş. Yavaş uzayan ayak tırnaklarının kronik olarak dumana maruz kalmanın işareti olabileceği belirtiliyor. Çocuktan al haberi gibi ayak tırnağından alacağız sonucu ve düzenli takip etmemiz gerekiyor. Tırnaklarında nikotin seviyesi yüksek olan erkeklerin bir kısmı sigara içmeyen ve pasif içici olarak dumana maruz kaldıkları tahmin edilen kişilermiş. Araştırma, akciğer kanseri hastası olan ve olmayan 800 erkekle gerçekleştirilmiş. Akciğer, en yaygın kanser türü ve her yıl 1,61 milyon yeni vaka teşhis ediliyormuş. Bizim ülkemizde de durum farklı değil.
Kısacası sevgili arkadaşlarım hem bor madenimize sahip çıkmalı hem de yapılacak çalışmalara destek olmalıyız. Kanser herkesin kapısında pusuda bekliyor.
26 Mart 2011
Skynur
Dünya bor rezervlerinin yüzde 72’sini elinde bulunduran Türkiye, kanser hastalığının tedavisinde bor madeninden yararlanmak için düğmeye basmaya hazırlanıyor haberine en çok sevinenlerden biriyim. BOREN (Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü) bünyesinde, bordan ilaç geliştirilmesi için Türkiye’deki bilim adamlarının yer alacağı bir “sağlık çalışma grubu” oluşturulacakmış. İnşallah hedefe bir an önce ulaşırlar çünkü her geçen zaman kanserli hastaların kaybedilmesine sebep oluyor.
Kanser konusunda ilgimi çeken bir başka olay ise ayak tırnağından akciğer kanseri tahmini yapılması oldu. Ben size bu araştırmayı aktaracağız sizler de ayak tırnaklarınızın uzama sürelerini takibe alacaksınız. Erken teşhisin tedavi için ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz ama hasta değilken kendimize hasta muamelesi yapmakta da üstümüze yoktur. Oysa kanser hastalığını yenenlerin en büyük yardımcısı olumlu düşünme tarzı ve moral gücü oluyor bunu da belirttikten sonra dergideki yazanları aktarayım.
American Journal of Epidemiology dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, tırnaklarındaki nikotin seviyesi yüksek olan erkeklerin kansere yakalanma riski, düşük olanlara oranla üç kat fazlaymış. Ayak tırnakları sigara içenler değil, içmeyenler için de kanser riskini tahmin etmekte kullanılabiliyormuş. Yavaş uzayan ayak tırnaklarının kronik olarak dumana maruz kalmanın işareti olabileceği belirtiliyor. Çocuktan al haberi gibi ayak tırnağından alacağız sonucu ve düzenli takip etmemiz gerekiyor. Tırnaklarında nikotin seviyesi yüksek olan erkeklerin bir kısmı sigara içmeyen ve pasif içici olarak dumana maruz kaldıkları tahmin edilen kişilermiş. Araştırma, akciğer kanseri hastası olan ve olmayan 800 erkekle gerçekleştirilmiş. Akciğer, en yaygın kanser türü ve her yıl 1,61 milyon yeni vaka teşhis ediliyormuş. Bizim ülkemizde de durum farklı değil.
Kısacası sevgili arkadaşlarım hem bor madenimize sahip çıkmalı hem de yapılacak çalışmalara destek olmalıyız. Kanser herkesin kapısında pusuda bekliyor.
26 Mart 2011
Skynur
'Dörtlü sarmal' DNA kanserde yeni umut
YanıtlaSilİnsan hücrelerinde ilk kez 'dörtlü sarmal' yapıya sahip DNA'ya rastlandı. Dörtlü sarmal yapı, kanser hücrelerinin yayılmasını engellemekte yepyeni bir yöntemin keşfine yol açabilir.
Bilim insanları, insan hücrelerinde ilk kez 'dörtlü sarmal' yapıya sahip DNA'ya rastladıklarını açıkladı.
"Nature Genetics" dergisinde yayımlanan araştırmaya göre Cambridge Üniversitesi araştırmacıları, daha önce sadece ikili sarmal yapıya sahip olduğu düşünülen insan DNA'sında birbirine dolanmış dört DNA ipliğine rastladı. Hızla bölünen hücrelerde daha yaygın görülen dörtlü sarmal yapının, kanserle ilişkili olduğu düşünülüyor.
Cambridge Üniversitesi Kimya Bölümü'nden Prof. Shankar Balasubramanian, dörtlü sarmal yapının hücre belirli bir genotipe sahip olduğunda ya da işlevinde bir bozukluk meydana geldiğinde ortaya çıktığını söyledi. Dörtlü sarmal yapı, DNA'yı bir arada tutan ve genetik kodu oluşturan dört bileşenden guaninin çok sayıda bulunduğu bölgelerde görülüyor. Yapıya bu nedenle G-dörtlü adı verildi.
İnsan DNA'sında G-dörtlü yapıları bulmak için antikor proteinler rettiklerini ifade eden Prof. Balasubramanian, antikor proteinlerin G-dörtlü yapıları, hücrenin bölünmeden önce DNA'sını kopyaladığı sırada ortaya çıkardığını gösterdiğini söyledi.
G-dörtlü yapıları ilaç benzeri moleküllere hapsettiklerinde hücre bölünme sürecinin de etkilendiğini belirten Prof. Balasubramanian, "G-dörtlü yapı, hücrenin çoğalmasıyla, dolayısıyla kanserde görülen kontrolsüz çoğalmayla ilişkili. Laboratuvarda yaptığımız deneylerde dörtlü sarmal yapıya sahip DNA'yı sentetik moleküllere hapsederek hücreleri ayırdık ve çoğalmalarını kontrol altına aldık. Bu da kanserli hücrelerin yayılmasını önleyen sentetik moleküllerin üretilebileceğinin ilk işareti" dedi.
Balasubramanian, "Dörtlü sarmal yapı, kanser hücrelerinin yayılmasını engellemekte yepyeni bir yöntemin keşfine yol açabilir. Bu yapıları kontrol altına alarak kanserli hücrelerin bölünmesini durdurabilir, böylece kanseri tedavi edebiliriz" dedi.
DNA'nın ikili sarmal yapısı, ilk kez 1953 yılında Francis Crick ve James Watson tarafından keşfedilmişti.