Üşüyor ellerim
Yağmur yağıyor bu şehre
Ben yine seni özlüyorum Anıttepe'de...
Senin için yazarken her zaman şu şiir gelir aklıma
Yılmaz Erdoğan'ın ''Sevebilme ihtimali'' şiiri
Der ki o şiirde
''Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan''
Ben ise hiçbir zaman vazgeçmedim
Ne çocuk olmaktan ne de o ihtimali aramaktan senin yüreğinde
Biliyorum ki aşk ile sevdan sarmıştı ruhumu
Kalp gözümle görüyordum seni.
Kuğulu parkta kıyametim olan gözlerine bakarken
İçimden sessiz haykırışlarım ayyuka çıkardı sen bilmezdin.
Ankara Kalesi’nden paçalı güvercinler uçurdum sana
Efsaneler senin şehrinde daha güzel görünüyordu.
Midas'ın gemi çapası bendim artık
Sen ise Hitit güneşiydin
Senin yüreğimde doğmanı bekliyordum.
Ankara Efesiyim bu akşam,
Hava sisli, Şairin hüzünbaz
Radyoda misket havası
İçimde bu aşkın yarası
Angora ipliği gibi sana çözülüyorum ilmek ilmek.
Beni sevebilme ihtimalin bu kadar uzak mıydı?
Uzak olsaydı
Bu milleti esaretten kurtarabilecek kişiler olur muydu?
Uzak olsaydı
Yıkıntı olmuş bir devletten yeni bir devlet kurulur muydu?
Bana sakın uzak deme
Dikmen sırtlarında Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'e
"Paşam seni görmeye geldik,
Bu Vatan uğruna ölmeye geldik" diyen Seymenler gibi
Ben de aşkımın seymeniyim.
07 Nisan 2011
Efsane Etrafoğulları
Sanatçılar çoğu zaman uygunsuz kişilere tutulur, bu kişileri yüceltmek eğiliminde olurlar. Başkalarının gözünde sıradan bir insan sayılan sevgili, sanatçı için hem anne, hem baba, hem esin perisidir. Kusursuzluk örneğidir kısacası.
YanıtlaSilSanatçı
Erica Jong