Pollyanna'nın Mutluluk Sırları

Bazen öyle olaylar oluyor ki Pollyannacılık oynamak zorunda kalıyoruz bunu neden yaptığımıza gelince ben savunma mekanizmamızın harekete geçtiğini düşünüyorum.

Bir olay karşısında elimizde iki seçeneğimizin olduğunu biliyoruz. Birinci seçenek olaya olumsuz yaklaşarak canımızın sıkılmasına izin vermektir. İkinci seçenek ise olaya olumlu yönü ile yani bardağın dolu tarafını görerek yaklaşmaktır.

Bizler hayata nasıl bakarsak hayat o şekilde akışına yön veriyor. Bu gerçeği Pollyanna tiplemesi ile ortaya çıkarıyoruz. Pollyanna’yı seviyoruz çünkü bizim yapamadığımızı yapan, bu düşünceye ve yaşam tarzına sahip olanların timsali olarak görüyoruz.

İyi de bizim Pollyanna’dan ne eksiğimiz var? Olumlu bakmak ve pozitif düşünmek bizim elimizdeyse neden anti-Pollyanna olmayı seçiyor ve hayatı hem kendimize hem de yakınımızdakilere zehir ediyoruz?

Bu masal kahramanının mutluluk sırlarını bir kez daha gözden geçirip hayat felsefesini daha iyi anlamamız dileğimle.

—Evimi bir parti sonrası temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam, birçok arkadaşım var demektir.
—Faturalarımı ödeyebiliyorsam, bir işim var demektir.
—Pantolonum biraz sıkıyorsa, aç kalmıyorum demektir.
—Gölgem beni izliyorsa, güneş ışığını görüyorum demektir.
—Otobüsten indiğim yerden işyerime yolu uzun buluyorsam, yürüyebiliyorum demektir.
—Hükümet hakkında eleştiri yapabiliyor ve bu eleştirileri başkalarından da duyuyorsam, konuşma özgürlüğümüz var demektir.
—Otobüs beklerken yanımdaki adam anahtarları ile oynuyor ve ben bu sesten rahatsız oluyorsam, duyuyorum demektir.
—Camları silmem, çatıyı onarmam gerekiyorsa bir evim var demektir.
—Doğal gaz faturam yüklü geliyorsa, ısınıyorum demektir.
—Yığınla yıkanacak ve ütülenecek çamaşırlarım varsa, yığınla giyeceğim var demektir.
—Çalar saatim sabahın köründe çalıyorsa, yaşıyorum demektir.
—Akşamları kendimi yorgun hissediyor ve bacaklarım ağrıyorsa, o gün üretici olmuşum demektir.
Ve tüm bunların farkına varabiliyorsam mutluyum demektir.

1e1