24 Aralık 2010 Cuma

Yap ki, Seni Öldürmek İçin Beklemeye Sabrım Kalmasın


Sen fırlatıp atamadığım baş ağrım, sen yüreğime durmadan batan cam kırığı, sen ruhuma yağan karanlık yağmur, sen bırakıp gidemediğim ve gözlerimin önüne çekilen karanlık perdesin.
“Sen” diyorum, evet “Sen”. Bilmediğim bir yerden, bilmediğim birinin bana verdiği cezasın sen. Yaşamakla yaşamamak arasında dolanıp duran, sersem bir ağustos böceğisin. Yolunu kaybettikçe, sapaklardan dönüp yeniden yoluma düşen bir kedi yavrusu gibisin.

Sen diyorum, evet sen! Deliliği kendine iş bilmiş, gayesiz, hayalsiz, hatta biraz daha batıralım çuvaldızı, sapsız baltasın. Evet, balta diyorum sana. Dokunduğunu kör ucunla kesmeye çalışan, kanattıkça kendiyle gurur duyan ve aynaya bakamayacak kadar da korkak olansın.

Çok mu ağır oldu?

Devam edelim öyleyse.

Bu gün canım acıtmak istiyor birilerini. Bu gün canım kan akıtmak istiyor. Bu gün canım, seni öldürmek istiyor. Kesip atmak istiyorum seni, benden, hayattan. Anılarımı sakladığım yerden çıkarıp bir bir, seninle kesişenleri dipsiz kuyularda bırakmak istiyorum. Hatta birlikte dinlediğimiz tüm şarkıları silmek istiyorum insanların kulaklarından. Daha önce yüreğini ezdim, şimdi sırtında taşıdığın o siyah ruhunu ezip, canını içmek istiyorum. Kadehler dolusu dağıtmak istiyorum seni, bir hayrat başında.

Sağlı sollu elime aldığım baltaların arasında un ufak ediyorum ruhunu. Yere saçılan parçalarını kapkara bir çuvala dolduruyorum. O heybetli duşundan geriye kalanları, benim gözlerimle gösteriyorum sana. Nefret kıvılcımlarını çakıyorum, çakmak çakmak. Sonra, bir ucundan alevlere sardırıyorum senden kalanları. Alevler bir şenlik ateşi edasında salınıyor rüzgârda.

Sahildeki o bankta mı oturmuştun? Depremin yükselttiği azgın dalgalara ellerimle teslim ediyorum onu. Sana kucak açan, sana yataklık eden her şeyi siliyorum yaşamın taşlı yolarından. Hatta bastığın taşları bile alıp atıyorum küllerinin yanına. Dolanırken sana değmiş olan çalıların dallarını kesiyorum baltalarımla iki elden. Onların canı altında seni defalarca öldürüyorum. Nefretime kurban ediyorum seni.

Geride bir damla bile kalmayıncaya kadar öldürüyorum seni ve her şeyini. Dilime pelesenk olan nefret teranelerini, sıralıyorum şizofren bir döngüyle. Şimdi…

İşte şimdi bitiriyorum seni. Sayfalara düşen izini de siliyorum cümlelerimle. Bundan sonra sana yazılacak tek bir harfi bile yasaklıyorum tüm insanlığa. “Eskiden burada yaşardı” diye anmayacaklar seni, hatta hatırlamayacaklar. Tüm belleklerden silineceksin yangınınla. Ruhun azapta gerekirken aslında, sen hak ettiğin hiçbir şeyi avuçlarına alamayacaksın.

Gözlerimde çakan kızıl alevleri fırlatacağım gökyüzünde ipsiz kalan hayaline. Bu âlemde hayalinle bile, var olmaya korkacaksın.

Ne duruyorsun öyle? Kaçsana! Hatta yalvarsana biraz. Etrafa kokular salan ruhunla bir kez daha dursana karşımda ölmeden. Bir kez daha yalan gülüşlerinle baksana. Bir kez daha, bana “ Seni seviyorum” desene.

Haydi! Son bir kez yap söylediklerimi. Yap ki, seni öldürmek için beklemeye sabrım kalmasın…

Mavi Sihir

1 yorum:

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.