Gül 18 yaşında hayat dolu kendisi ve insanlarla barışık iyi bir aile terbiyesi ile büyümüş genç kızdı. Baba Raşit amca tam bir Osmanlı erkeği idi. Gül ortaöğretim sonunda okula devam etmemiş, evde annesi Güllü teyze ile günlük ev işleri ve çeyizlerini yaparak günlerini geçirmişti.
Gül artık çevresindeki erkeklerin bir hayli ilgisini çeker olmuştu. Köyün gençlerinin dilinde hep Gül vardı. Gül de çevresinde kendine duyulan ilgiye kayıtsız kalmamış, köyün yakışıklılarından Nuri’ye ilgi duymaya başlamıştı. Nuri ile Gül arasındaki ilgi artık iyice pekişmiş, birbirlerini deliler gibi sevmeye başlamışlardı, derken Gül’ün artık dünürleri gelmeye başlamıştır. Oysa Gül'ün gözü Nuri’den başkasını görmemektedir. Raşit amcanın tüccar dostu olan Kazım dayı oğlu Rıza’ya her defasında Gül’ü almak istediğini söylemektedir. Raşit amca "nasipse olur" derdi.
Kazım dayı Allahın izni ile artık Gül’e dünür gitmeyi kafasına koymuş ve Raşit amcanın kapısını çalmıştır. Yapılan sohbetlerden sonra Kazım amcanın ağzından çıkan ‘’Allahın izni ve Peygamberimizin Kavli ile kızınız Gül’ü oğlumuz Rıza’ya istiyoruz’’ demesi ile birlikte Gül kaskatı kesilmiş, tüm vücudunu saran ateş Gül’ü hareketsiz bırakmıştı. Bir süre bu şekilde kalan Gül, annesinin ‘’Kızım Kahveleri daha pişirmedin mi?’’ sözleri ile irkilmiş, ocağın ateşini yakarak suyu ısıtmaya başlamıştı. Raşit amcanın ağzından çıkan ‘’Valla Kazım ağa nasipse olur, her şey nasipten başka bir şey değil’’ cümlesi ise Gül’ü tamamen etkilemeye yetmiştir. İçilen kahvelerin arkasından ileri ki bir günde görüşmek üzere ayrıllmışlardır. Raşit amca Güllü teyze ve Gül’ü karşısına alarak kendi fikrini beyan etmiş, Gül’ün Rıza ile evlenmesinin münasip olduğunu dile getirmiştir. Güllü teyzenin ağzından çıkan ‘’Bey sen nasıl münasip görüyorsan uygundur.’’ cümlesi ise Gül’e söyleyecek bir şey bırakmamıştır. Sadece ağzından çıkan ‘’Baba ben daha evlenmek istemiyorum, çeyizlerim tam değil, onları tamamlamam lazım’’ sözü Raşit amcayı ikna etmeye yetmemiştir. Artık karar verilmiş Gül’ün Rıza evlenmesi onaylanmıştır. Gül ise kendi içine kapanarak sevdiği Nuri’yi düşünmektedir.
Rıza ile Gül’ün düğünleri yapılmış dünya evine girmişlerdir. Gül bir türlü aklından sevdiği Nuri’yi çıkaramamaktadır, ne zaman köy meydanında Nuri’yi görse yüreği atmaya başlar, göz ucu ile onu doya doya seyretmek istemektedir. Gül artık mutsuz ve hayata küsmüştür, hiç bir şey onu mutlu etmeye yetmemektedir Hayat artık Gül’ü bunaltmaya, gün geçtikçe Gül’ün omuzlarına ağır bir yük olmaya başlamıştır. Rıza bu durumu fark etmiş, her defasında Gül’e bir sorunu olup olmadığını sorar olmuştur. Fakat her defasında bir sorunu olmadığı dile getiren Gül'e ulaşamamaktadır. Gül sadece içinden geçenleri komşularının gelini olan Hatice’ye anlatmaktadır. Hatice ile saatlerce süren sohbetlerden sonra Gül gözyaşları içerisinde evinin yolunu tutmaktadır. Rıza ise Gül’ü mutlu edebilmek için elinden gelen her şeyi yapmaktadır, Gül’ün mutsuzluğu artık herkesin dilindedir.
Hatice bir gün Gül’e konuşmaları sırasında köydeki İbrahim hocanın yazdığı muskalarla ve yaptığı büyülerle herkesi iyileştirdiğini söyleyerek, İbrahim hocaya gitmelerini teklif eder. Gül önce gitmek istemez, günler geçtikçe Gül için hayat artık çekilmez olmaya başlamış, buhranlı günler Gül’ün hayatın zindana çevirmiştir. Gül Hatice’nin kendisine söylemiş olduğu İbrahim hocaya gitmeye karar vermiştir. Bir gün içinde bulunduğu buhranın da etkisi ile İbrahim hocanın kapısını çalar. İbrahim hoca Gül’ün sorunlarını dinledikten sonra üzerinde büyü olduğunu, büyünün bozulması gerektiğini söyleyerek kendisine muska yapacağını, tas içerisine koymuş olduğu suya okuyacağını, bu suyu eşinin ve kendisinin içmesi gerektiğini söyler. Gül, İbrahim hocanın tüm dediklerini yapar fakat hiçbir çare bulamaz, İbrahim hocanın kapısını çalan Gül tekrar İbrahim hocadan çare beklemektedir. İbrahim hoca Gül’e bir ip getirmesini bu ipe düğüm atacağını söyleyerek Gül’ü başka bir gün evine davet eder, belirtilen zamanda İbrahim hocanın evine giden Gül hayatına sürülecek lekeden habersizdir. İbrahim hoca büyü yapma bahanesi ile Gül’ün ırzına geçmiş artık Gül’ü kendi emellerine alet etmiştir. Günler geçtikçe artık Gül, psikolojik olarak manevi duygularını yitirmiş, ruhen çökmüştür. İbrahim hocanın esiri olmuştur, yaptığından utanç duyan Gül evden ayrılma kararını çoktan almıştır.
Bir gün alacakaranlıklar arasında süzülüp arkasına bakmadan nereye gittiğini bilmeden çıkıp gitmiştir evden, kendisini bomboş yalnız sokakların içerisine atmıştır. Nereye gideceğini, kime gideceğini bilmeyen, Gül, kurtlar sofrasındadır artık. Bir süre uzaktan tanıdığı olan Rasim amcasının yanında misafir olarak kalır, fakat rahat değildir, kendisini yük olarak algılar ailenin sırtında, bir süre burada kaldıktan sonra kendisinin sığınabileceği, kalıcı olabileceği bir liman arama arayışları içerisine girer. Nafile, ne yapsa, ne etse her attığı adımda bir adım daha kendini bataklık içerisinde bulmaktadır. Uzun gecelerde düşünmeye başlar artık geçmişini, bugününü ve geleceğini...
Tüm yaşadıkları, kirlenmişlikleri bir bir gözünün önünden geçer. Kendini sorgulamaya başlar, bu hale gelmesine sebep babası Raşit mi, vücuduna kara bir leke çalan İbrahim hoca mı, yoksa hayata boyun eğmediği için sevdiği insanın aşkı ile yanan kendisi mi idi? Hiç birine cevap bulamıyordu. Gül artık pavyon ve gazinolarda sarhoş masalarında çoktan meze olmuştu Her gün hayata lanet ederek yaşıyor, kendisini tanımakta artık zorluk çekiyordu. Gül bu değildi, yüreği insan sevgisi ile dolu, yardımsever, çevresinde herkes tarafından sevilen, manevi duyguları kuvvetli, hayatı ve yaşamayı seven bir insandı, peki ne oldu da Gül bu hale gelmişti? Hayatın bam teline yanlış mı basmıştı, aslında Gül'ün hayattan hiç bir beklentisi kalmamıştı, sadece Allah'a bir can borcu olduğunu onu da hakkı ile vermesi gerektiğini düşünüyordu, Gül artık solmuştu, hem de hiç açmamak üzere solmuştu. Gül'ün sulanması lazımdı, Gül'ün budanması lazımdı, Gül'ün gübre ile beslenmesi lazımdı, Gül'ün koklanmaya ihtiyacı vardı, Gül'ün bunlara ihtiyacı varken ne oldu da Gül'ün istediği hiç bir şey olmamıştı, kaç kişi veya kimler Gül'ün solması için birbiri ile yarıştı? Gül'ü kopartıp amellere alet etmek için kullandılar ve Gül soldu açmamak üzere...
Korsan
Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine, sevmek ve sevilmek için çareler arayın.
YanıtlaSilHz.Mevlana