Sendeki şeffaflıktan geçiyorum
ruhumun kırgınlıklarını iğneliyor zaman
rüzgâr inadına esip geçiyor içimden
sonra
mavi bir yelkene yansıyor kadınlığın
deniz
içimde dalgalı küçük bir çocuk
üstünde taş sektirdiğin birkaç sudan bilye belki
firari kaçakçı renklerin toplandığı sokakta
benim adım; kasım diyor ruhum!
hangi yalanın yıl dönümü bu bilmem
içimde keskin bıçak yara
kılıç yarası kapanmazmış ya!
aklımda bir replik:
keskin bıçak olmak için
çok çivi yemen gerekir diyor bir adam bir kadına...
sen; belki de hep sığındığım ama
hep kaçtığım yangın merdivenimsin!
katilin oluyorum işte!
sana dair bütün şiirlerden geriye buruk bir acı kalıyor
seri bir cinayettir aslında kelimelerle işlediğim...
ruhum mavi
ellerim kırmızı!
Pas Bob
Eti geçti
YanıtlaSilDuydun mu
Bıçak kemikte
Duymadınsa duy artık
Behey allahın kulu
Bıçak kemikte
Duy da silkin n'olursun
Bu ne biçim uyku bu
Bıçak kemikte
Verilmemiş alınmış hep
Yük vurulmuş dağlar gibi - insanlık bu mu
Çalıyor sömürünün imdat çanları
Kımılda da kurtar şu onurunu
Bıçak kemikte
Topraksa paylaşılmış kıyılarsa yağmalanmış
Umut hacizde
Ya bu neyin puştluğu bu
Sana yokluk sana yasak sana dam
İnsan değil - hâşâ - bir yağmacı soyu bu
Bıçak kemikte
Üretensin yaratansın yürütensin dağları
Bakma öyle kilit kilit duvar duvar
Yetsin artık bu susku
Bıçak kemikte
Anasın boynun bükük babasın kolun kırık
Oğullar kan içinde
Kaldır artık başını
«Kalsın benim dâvam dîvana kalsın» demiş ozan
O dîvan sensin artık
Bıçak kemikte!
HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL