2 Ocak 2010 Cumartesi

Nasrettin Hoca


Nasreddin Hoca, Türk düşünce tarihinin büyük dehası ve gerçek bir halk filozofu olan, yalnız yaşadığı 13. Yüzyılın değil bütün zamanların en büyük nüktecisidir.
Türk zekâsını, mizah dehasının en önemli temsilcisi Nasreddin Hoca, hicri 605, miladi 1208 yılında Sivrihisar´ın Hortu köyünde doğmuştur. Birçok doğu ve batı kaynaklarına göre babası Hortu köyünün imamı olan Abdullah Efendi, annesi Silika Hatun`dur. Hocamızın doğduğu Hortu köyü bu gün "Nasreddin Hoca" olarak isim değiştirmiştir. Yapılan incelemelerde Nasreddin Hoca`nine bu köyde 23 yaşına kadar yaşadığı, babasının medresesinde okuduğu, sonra Sivrihisar medresesini bitirdiği bilinmektedir..

Zamanına göre, Hoca ve ailesi kışın Sivrihisar`da oturmakta yazında bir yayla özelliği taşıyan gerçekten tabiatın bütün güzelliklerini koynunda saklayan Hortu Köyünde geçirmişlerdir. Hoca babasının ölümü üzerine bir müddet köyde imamelik yapmış, Sivrihisar`da da vaizlik görevini üzerine almış. 23 yaşına kadar devam ettiği köy imamlığı ve vaizlik görevini Mehmet efendi adli halefine bırakmış.

1237 yılında Sultan 1. Alaaddin Keykubatin son saltanat devirlerinde Sivrihisar`daki yüksek öğrenimini tamamlayarak, Akşehir`e yerleşmiş. O devirde Ömerli bir kültür merkezi olan Akşehir`de zamanın ünlü alimleri Seyyid Mahmut Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim Sultandan dersler almış ve Seyyid Mahmut Hayrani`ye intisap etmiştir.

Akşehir`de uzun süre Müderrislik (Profesör) kadılık yapan o devirde Hoca Nasreddin adi ile anılan, zamanla halkın dilinde Hoca Nasreddin, "Nasreddin Hoca" şeklinde söylenen hocamız 1284 yılında Akşehir`de vefat etmiştir. Konya İli Akşehir İlçesinden geçerken Hocamızın eşeğe ters bindiğinin temsilini de görebilirsiniz.Türbesi şehir mezarlığında bulunmaktadır. Yanları açık olan ve kapısında kocaman bir kilit bulunan hocanın kabri bu günde pek çok insan tarafından ziyaret edilmekte ve dünyada "Kahkahalar Atılan" tek kabir olma özelliğini korumaktadır.

Seyyid Mahmud Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim'in derslerini dinledi, İslam diniyle ilgili çalışmalarını sürdürdü. Bir söylentiye göre medresede ders okuttu, kadılık görevinde bulundu. Bu görevlerinden dolayı kendisine Nasuriddin Hâce adı verilmiş, sonradan bu ad Nasreddin Hoca biçimini almıştır. Onun yaşamıyla ilgili bilgiler, halkın kendisine olan aşırı sevgisi yüzünden, söylentilerle karışmış, yer yer olağanüstü nitelikler kazanmıştır. Bu söylentiler arasında, onun Selçuklu sultanlarıyla tanıştığı, Mevlânâ Celâleddin ile yakınlık kurduğu, kendisinden en az yetmiş yıl sonra yaşayan Timur'la konuştuğu, birkaç yerde birden göründüğü bile vardır. Nasreddin Hoca'nın değeri, yaşadığı olaylarla değil, gerek kendisinin, gerek halkın onun ağzından söylediği gülmecelerdeki anlam, yergi ve alay öğelerinin inceliğiyle ölçülür. Onun olduğu ileri sürülen gülmecelerin incelenmesinden, bunlarda geçen sözcüklerin açıklanışından anlaşıldığına göre o, belli bir dönemin değil Anadolu halkının yaşama biçimini, güldürü öğesini, alay ve eğlenme türünü, övgü ve yergi becerisini dile getirmiştir.

Günlük yaşantımızda bile sürekli onu anacağımız olaylar yaşarız. Belleklerimizdeki yeri hep tazedir. Bu tazeliği koruyan onun kıvrak zekasının ürünlerinin hala günümüzdeki sıcaklığıdır.

Korsan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.