Kaç ölüm var içinde? Sonun başlangıcına el değmeden büyüttüğün sözün mahreminde ıslatıp gözyaşlarını, göğsüne kaç ağıt düşürdün? Bunca yaranın koynuna, durulmaz kanamışlıklar serpmiştin, cömertçe…
Ömrün kaçıncı nefesi üflüyor gözlerinde?
Toprağa karışan bu sureti kim yıkar, kim aklar? Bu, sığındığın zavallı yürekle, bilinmez koynunda kaçıncı soğuk. Hangi can, içinde sana yabancı. Fazla gelen ömrünün hangi hazanı? Küskün hüzünler düşmüş alnına, kırgınlıkların kırk kat? Bu derme çatma tebessüm, bunca yaraya fazla…
Kaç ölüm var içinde? Sorarım sana.
Anlamsız bakışlar eskitmiş dört bir yanı, her yerde bir unutulmuşluk var can çekişen. Merhametinden arta kalan bu sancıda, kimin gözleri, ellerinde üşüyen. Titrek avuntular yetişmez soluğuna, kesik bir düş ardına sakladığın. Kan sızar gözlerinden karanlık geceye;
Söyle kaç ölüm var içinde?
Kaçıncı mezarına doldu umutlar. Ayakların düştü içindeki boşluğa, tutunamadı yüreğin… Hangi yoldu içinde tükenip de, bir adım bile atamadığın?
Zamanın gizlerine hasretler mi sakladın. Suskun cümleler akıttı gözlerin, ayaklarına zincirler vurdu hazan... Bir sustun, bir ağladın! Kendi derinliğine sürükledin tüm sesleri.
Susturup hepsini, bırakıp geride her şeyi, usul usul öldürdün.
Kaç ölüm var içinde?
Koparıp attığın bu kaçıncı his kaybı? Eskimiş yüzünde solgun düşler var.
Dışında renksizliğine avuntu bir bahar… Şimdi yürümek vakti sehere; güçsüzüm, dizlerimde yara bere Soluksuz bir kentin içine düştün, ıssız duvarlar gözlerinde uzuyor. Bunca ceset arasından bul şimdi kendini, topla içinin parçalarını. Unut kırılmış aynalarda dağılmış adını…
Söyle paraf senin de kaç ölüm var içinde?
Ve sen hangisinde saklısın? Hangisine adınla başlattığım ağıtlar yakarsın...
Pas Bob
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.