İstanbul kanıyor dizlerim.
Bir bavula sığmıyor şimdi düştüğüm düşler,
Alıp başımı öyle ceketsiz çekip gidemiyorum hüzünlerden.
Meğer ne çok geldiğim gidişlerde, ne az kalmışım aşk'ta...
Gidiyorum...
Kendine terk edilen, kendinde bile kalmaya takati kalmamış bir bedenin ağırlığında,
Tek kişilik kesilmiş bir bileti sıkan avuçlarım.
Gidiyorum!
İki kişiyle uğurlanıyorum istasyon kenarlarında.
Ve sen İstanbul kokan sevda!
Orda mısın?
Yollardayım... Nereye gittiğini bilmez adımlar dolanıyor bileklerime.
Sokak çocuklarına dağıtıyorum sana dair cebimde kalan son umudu.
Her tarafı yamalı uçurtmalar kadar yırtık hayallerim.
Ellerimi başımın arasına alıp, sıkıştığım akreple yelkovan arasında,
Bir acı doğuyor her sabah ufukta. Güneşi örtüyor yalnızlığım.
Sıkışıyorum bir bir dar vakitlerin kucağında.
Bir ben mi sığamadım bu şehre söylesene sevgili!
Bir 'biz'mi olamadık sen ve ben'in birleştiği noktada?
Yoksa baktığım gökkuşağı hep karanlık mıydı?
Yedi renk açamadı mı hiç bu sevda!
Susuyorsun...
Orda mısın?
Şimdi kendi ömrüne çelme takmayı becerebilen bir gidişim...
Sokaklarda düşe kalka büyüyen bir sevdanın,
Her defasında yara bere içinde kalan,
Ama hep sessizce bir köşede yaralarını sarmaya çalışan yaramaz çocuk sessizliğindeyim.
Korkudan annesine seslenemeyecek kadar suçsuz bir çığlıktım oysa.
Orda mısın?
İçine kıvrıldığım söylenmemiş sözlerde üşüyorum!
Uyandırıldım düşlerimde,
Artık uyuya/(da)kalamıyorum!
Boran, kar dolmuş sayfalarım da,
Bir yabancı adımı kesiliyor susuşun.
Yanından geçip gittiğin bir yabancı olarak taşıyorsun beni hep, ağzının 'sus' dolmuşluğunda.
Soruyorum durmadan ağız alışkanlığı gibi sessizliğine,
Orda mısın?
Susuyorsun!
Söylesene, bana hangi susmalardan uyudun, hangi konuşmalardan uyanmıştın?
Hangi cümleden tuttun da yakamı, hangi duvarda bırakmıştın?
Önemi var mı artık yağsa da yağmurlar şakaklarına?
Gülen yüzüme dönüp bakmadığın resimlerin şimdi önemi var mı?
Gidişlerimin önemi var mı kaldığım kadar?
Eflatun düşlerim içimde sessizce eriyor.
Ödenmemiş ve tarihi geçmiş iki hece dudak kıvrımımda asılı!
Yüzüne bakıp bakıp susulan bir borç gibi!
Faize biniyor sözlerim.
Gözlerimden gözlerine ödenmeyecek borç kaldı söyleyemediklerim...
Oysa 'dön' diyebilseydin... Ufak bir cevap verebilseydin...
Bilir misin ki gecelerce, iki cümleyle bekledim hep susmalarını...
Söylemedin.
Gidiyorum!
Orda mısın hala? Hala iki cümlenin 'karşı' tarafında mı?
Yüreğinin karşı kıyısında mı hala sevgili!
Orda mısın?
Pas Bob
Bir bavula sığmıyor şimdi düştüğüm düşler,
Alıp başımı öyle ceketsiz çekip gidemiyorum hüzünlerden.
Meğer ne çok geldiğim gidişlerde, ne az kalmışım aşk'ta...
Gidiyorum...
Kendine terk edilen, kendinde bile kalmaya takati kalmamış bir bedenin ağırlığında,
Tek kişilik kesilmiş bir bileti sıkan avuçlarım.
Gidiyorum!
İki kişiyle uğurlanıyorum istasyon kenarlarında.
Ve sen İstanbul kokan sevda!
Orda mısın?
Yollardayım... Nereye gittiğini bilmez adımlar dolanıyor bileklerime.
Sokak çocuklarına dağıtıyorum sana dair cebimde kalan son umudu.
Her tarafı yamalı uçurtmalar kadar yırtık hayallerim.
Ellerimi başımın arasına alıp, sıkıştığım akreple yelkovan arasında,
Bir acı doğuyor her sabah ufukta. Güneşi örtüyor yalnızlığım.
Sıkışıyorum bir bir dar vakitlerin kucağında.
Bir ben mi sığamadım bu şehre söylesene sevgili!
Bir 'biz'mi olamadık sen ve ben'in birleştiği noktada?
Yoksa baktığım gökkuşağı hep karanlık mıydı?
Yedi renk açamadı mı hiç bu sevda!
Susuyorsun...
Orda mısın?
Şimdi kendi ömrüne çelme takmayı becerebilen bir gidişim...
Sokaklarda düşe kalka büyüyen bir sevdanın,
Her defasında yara bere içinde kalan,
Ama hep sessizce bir köşede yaralarını sarmaya çalışan yaramaz çocuk sessizliğindeyim.
Korkudan annesine seslenemeyecek kadar suçsuz bir çığlıktım oysa.
Orda mısın?
İçine kıvrıldığım söylenmemiş sözlerde üşüyorum!
Uyandırıldım düşlerimde,
Artık uyuya/(da)kalamıyorum!
Boran, kar dolmuş sayfalarım da,
Bir yabancı adımı kesiliyor susuşun.
Yanından geçip gittiğin bir yabancı olarak taşıyorsun beni hep, ağzının 'sus' dolmuşluğunda.
Soruyorum durmadan ağız alışkanlığı gibi sessizliğine,
Orda mısın?
Susuyorsun!
Söylesene, bana hangi susmalardan uyudun, hangi konuşmalardan uyanmıştın?
Hangi cümleden tuttun da yakamı, hangi duvarda bırakmıştın?
Önemi var mı artık yağsa da yağmurlar şakaklarına?
Gülen yüzüme dönüp bakmadığın resimlerin şimdi önemi var mı?
Gidişlerimin önemi var mı kaldığım kadar?
Eflatun düşlerim içimde sessizce eriyor.
Ödenmemiş ve tarihi geçmiş iki hece dudak kıvrımımda asılı!
Yüzüne bakıp bakıp susulan bir borç gibi!
Faize biniyor sözlerim.
Gözlerimden gözlerine ödenmeyecek borç kaldı söyleyemediklerim...
Oysa 'dön' diyebilseydin... Ufak bir cevap verebilseydin...
Bilir misin ki gecelerce, iki cümleyle bekledim hep susmalarını...
Söylemedin.
Gidiyorum!
Orda mısın hala? Hala iki cümlenin 'karşı' tarafında mı?
Yüreğinin karşı kıyısında mı hala sevgili!
Orda mısın?
Pas Bob
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.