28 Aralık 2009 Pazartesi

Vakit Yok


Sisli bir geceydi. Karanlık tam çökmemiş, evlerden gelen ışıklar ile yol güzergâhı seçilir haldeydi. Gece sis katmanından yayılan kokunun ağırlığı ile iç karartıyordu. Nefes aldıkça ciğerleri yanıyordu.


Hastalığının son dönemindeydi. Bitkin, yorgun ve tükenmişlikle adımlarını zor atıyordu. Evine gitmesi gerekiyordu çünkü yemeği hazırlamış eşi yemeğe O olmadan oturmuyordu. Bekledi çok bekledi ama yorgun nefes apartmanın girişine ancak ulaşabilmişti ki son nefesini verdi.

Ne eşini ne de çocuklarını son kez içine çekip öpemeden ruhunu teslim etmişti. Apartmanın girişinde cansız bedeni yatıyor, birinin onu bulmasını bekliyordu. Ölümün soğuk nefesi kokuyordu. Oysa önümüzdeki pazar günü için ailece gidecekleri bir geziyi planlamışlardı. Balıklar da düzenli yemlenmeliydi. Hepsi öksüz kalmıştı henüz haberleri yoktu. Yemeğin salatası hazırlanırken, çocukları da ödevlerini bitirme telaşındaydı.

Apartmandan acı bir çığlık yükseldi. Çığlık ile salata tabağına hakimiyetini yitirip yere düşürdü. Evinin direği merdivene yığılmış, son kez gözlerine bakamadan ebedi yolculuğuna çıkmıştı.

Ölüm bu hangi ocağa düşerse yakar. Kimini öksüz kimini ise yetim bırakır. Ölüm gelmeden sevdiğimi söylemek istediğim insanlar gelir de aklıma, neyime güveniyorum onları arayıp söyleme işini, neden hep yarına bırakıyorum diye hayıflanıyorum.

Vakit yok, geç kalma.

Ay

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.