25 Aralık 2009 Cuma

Rüya - 2


koşuyorum
kan ter içindeyim.
Ardımdaki uğultu çoğalıyor

kaçıyorum bilmeden koşuyorum sebepsiz
bir yere ulaşmak isteği var içimde biliyorum
ama kaçtığım kan ter içinde beni bırakan
korkularım mı?
neden kaçıyorum nereye gidiyorum…
bir ormanın içindeyim gök gürlüyor şimşek çakıyor

bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor

koşuyorum...
yine çıkmaz bir yola girdim -uğultu yaklaşıyor-
geri dönüyorum şimşekler çakıyor gök gürlüyor

koşuyorum...

bir kara bulut yaklaşıyor
yine çıkmaz yoldayım
duruyorum bir uçurumun başındayım-sesler çoğalıyor-
aklımda tek bir şey kalmış -4-4-6-
nedir bu rakamlar bir şifremi 446
446
dört yüz kırk altı... beynimde rakamlar çoğalıyor
‘az kaldı koşmaya devam ‘diyorum
birden bir sarmaşık tarafından ellerim kollarım sarılıyor
kurtulmaya çalıştıkça daha da sıkılaşıyor
boğulduğumu hissediyorum
gözlerime güneş ışıkları vuruyor
kamaştırıyor gözlerimi her taraf ışık huzmesi
ışığın içinde bir el uzanıyor
kurtarıyor beni...
sonra
bir çölde görüyorum kendimi koşarken
dudaklarım çatlamış susuzluktan
takatsizim
halsizim
ellerimi gökyüzüne açarak dönüyorum etrafımda
güneşe gülümsüyorum
güneşse yakıyor bedenimi
dönüyorum sayıklıyorum
4-4-6
nasıl bir şifredir
anlamsız geliyor
hatırlar gibi oluyorum birden.
ulaşmam gerekiyor… koşmalıyım
akbabalar dönüyor gökyüzünde
ufuktaki kızıllık ise
kum fırtınasının haberini veriyor
koşuyorum. uğultular kesiliyor bir an

bir adadayım
güzel bir ada sesini duyuyorum
“geç kaldın” diyorsun
“hani bu bahar gelecektin?”
üşüyorum titriyorum bir an
ormanları anlatıyorum sarmaşık tutsaklığını

güneşin yakıcılığını
uğultular çok yakındı diyorum
terledim üşüdüm
çöl fırtınasına tutuldum
firari ırmaklardan geçtim
kimsesiz rüzgarları dinledim
seni aradım… her çakıl taşına izini sordum
ve buradayım
burası nersi bilmiyorum
buradamı olmam gerekiyor onu da bilmiyorum
en önemlisi senin yüzünü göremiyorum
gözlerinin içine gülümseyemiyorum
ellerinden tutamıyorum
sıcaklığına dokunamıyorum
ıslaklığını hissedemiyorum
hem ne arıyorsun bu ıssız adada
neden göremiyorum seni
sana soracak okadar çok sorum var ki…
adın nedir? mesela
hangi çiçekten hoşlanırsın
bunun önemi yok biliyorum…
ama hangi çiçek gibi kokarsın
nelerden korkarsın
ne yaparsın
ne…
çoğalır sorular ırmak olur benden sana akar
ama neden susarsın neden
bildiğim tek şey senin hakkında
4-4-6 rakamları
belkide bir düşün rakamları
düşümde gördüm ve bu rakamlara koştum
işte geldim
bir ıssız adada sen
sadece bir kaç kelimelik sesin
susamış
yorgun ben
………………
uyanıyorum
kan ter içindeyim
aklımda bir soru cümlesi
“sorun nedir?”
soru(N)yok…
anladım artık…

arıyorum, sıcacık öpüşünü

perdemi aralayan güneşin...


Arjin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.