"Söylesem, tesiri yok; Sussam, gönül razı değil."
Bu sözün anlamını açıklamaya kalksam sayfalarca bitiremem. Her derdi içinde barındıran, çaresiz kaldığımız anları çok güzel anlatan bir söz.
Hayatımızdaki çoğu olay için kullanılan bir söz. Haksızlıklara karşı, istenmeyen ayrılıklara karşı… Öylesine derin ve öylesine içli bir söz ki, sözün üstadı Fuzuli’yi anmamak olur mu hiç? Yıllar da geçse üstünden eserleri daima canlılığını koruyacak olan değerli bir şairdir.
Divan edebiyatının en büyük şairidir (1480–1556). Fuzuli'nin asıl adı Mehmet'tir. Irak'ta Kerbelâ'da doğdu, öğrenimini Bağdat'ta gördü. Gençliği, Safevi Türk İmparatorluğu'nun parlak dönemine rastlar. Bağdat'a yerleşti ve ömrü boyunca Irak'tan hiç ayrılmadı... Kanuni Süleyman 1534'te Bağdat'ı fethettiği zaman padişaha kaside yazıp sunduğu gibi, veziriazam Damat İbrahim Paşa, vezir Rüstem Paşa, nişancı Celâlzade Mustafa Çelebi gibi devlet ileri gelenlerine de kasideler yazdı. Kanuni, şaire günde dokuz akçe aylık bağladı. Fuzuli'nin bu aylığı alamaması üzerine nişancı Celâlzade Çelebi'ye yazdığı mektup Şikâyetname adıyla ün kazandı.
Fuzuli'nin divan edebiyatı üzerindeki etkisi büyüktür. Şiirlerini Azeri şivesiyle yazmasına karşın bütün Türk milletince sevilen ve benimsenen bir şairdir. Üslûbu, edası ve temaları gerek klasik divan şairlerince, gerek halk şairlerince günümüze kadar taklit edilmiştir. Dili sade olan şiirleri halk arasında da yayılmıştır.
Türkçe, Farsça ve Arapça olmak üzere üç divanı vardır. O zamanın sanat ve bilim dili Arapça ve Farsça olmasına rağmen Türkçe ile de mükemmel şiir söylenebileceğini öne sürmüş ve bunu kanıtlamıştır.
Eserleri
Fuzuli sadece şairliğiyle değil, yapıtlarının çokluğuyla da meşhurdur. Üç divanından başka başta Leylâ ve Mecnun olmak üzere birçok eseri vardır. Başlıca eserleri şunlardır: Leylâ ve Mecnun (ünlü bir mesnevidir); Hadikat-üs-Süeda (Kerbelâ Olayı'nı konu alan bu düzyazı ve şiir karışımı eser, şairin en önemli kitaplarından ve Türk edebiyatının şaheserlerinden biridir, sonraki şairleri büyük ölçüde etkilemiş, birçok defa basılmıştır); Beng ü Bade (500 beyitlik Türkçe mesnevi); Heft-Cam (327 beyitlik bir sakiname); Rind ü Zahid (Farsça düzyazı); Hüsn ü Aşk (Farsça düzyazı); Şikâyetname (Türk mizah ve hiciv edebiyatının şaheserlerindendir)
Leylâ ve Mecnun
Türkçe divanı kadar ünlüdür. Bir Arap emirinin kızı Leylâ ile ona âşık olan bir Arap gencinin başından geçenleri anlatır. Mesnevi tarzında yazılmıştır. Zamanımıza kadar 30 defadan fazla basılmış, bütün önemli dünya dillerine çevrilmiştir. Rusya'da opera olarak da bestelenmiştir.
Beyhude gamlanma divane gönül
Cümle âlemin rızkını veren vardır
Yaptığın hatayı görmüyor sanma
Kalpte gizli en derin sırları bilen vardır
Mal-ı emlakım var deyu güvenme
Arkam var deyu dayanma
Sırt üstü insanı yere varan vardır
Beyhude gamlanma divane gönül
Cümle alemin rızkını veren vardır
Derdime vakıf değil canan
Beni handan bilir
Hakkı vardır şad olanlar
Herkesi şadan bilir
Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil
Çektiğim alamı bir ben birde Allah’ım bilir...
Fuzuli
Bu sözün anlamını açıklamaya kalksam sayfalarca bitiremem. Her derdi içinde barındıran, çaresiz kaldığımız anları çok güzel anlatan bir söz.
Hayatımızdaki çoğu olay için kullanılan bir söz. Haksızlıklara karşı, istenmeyen ayrılıklara karşı… Öylesine derin ve öylesine içli bir söz ki, sözün üstadı Fuzuli’yi anmamak olur mu hiç? Yıllar da geçse üstünden eserleri daima canlılığını koruyacak olan değerli bir şairdir.
Divan edebiyatının en büyük şairidir (1480–1556). Fuzuli'nin asıl adı Mehmet'tir. Irak'ta Kerbelâ'da doğdu, öğrenimini Bağdat'ta gördü. Gençliği, Safevi Türk İmparatorluğu'nun parlak dönemine rastlar. Bağdat'a yerleşti ve ömrü boyunca Irak'tan hiç ayrılmadı... Kanuni Süleyman 1534'te Bağdat'ı fethettiği zaman padişaha kaside yazıp sunduğu gibi, veziriazam Damat İbrahim Paşa, vezir Rüstem Paşa, nişancı Celâlzade Mustafa Çelebi gibi devlet ileri gelenlerine de kasideler yazdı. Kanuni, şaire günde dokuz akçe aylık bağladı. Fuzuli'nin bu aylığı alamaması üzerine nişancı Celâlzade Çelebi'ye yazdığı mektup Şikâyetname adıyla ün kazandı.
Fuzuli'nin divan edebiyatı üzerindeki etkisi büyüktür. Şiirlerini Azeri şivesiyle yazmasına karşın bütün Türk milletince sevilen ve benimsenen bir şairdir. Üslûbu, edası ve temaları gerek klasik divan şairlerince, gerek halk şairlerince günümüze kadar taklit edilmiştir. Dili sade olan şiirleri halk arasında da yayılmıştır.
Türkçe, Farsça ve Arapça olmak üzere üç divanı vardır. O zamanın sanat ve bilim dili Arapça ve Farsça olmasına rağmen Türkçe ile de mükemmel şiir söylenebileceğini öne sürmüş ve bunu kanıtlamıştır.
Eserleri
Fuzuli sadece şairliğiyle değil, yapıtlarının çokluğuyla da meşhurdur. Üç divanından başka başta Leylâ ve Mecnun olmak üzere birçok eseri vardır. Başlıca eserleri şunlardır: Leylâ ve Mecnun (ünlü bir mesnevidir); Hadikat-üs-Süeda (Kerbelâ Olayı'nı konu alan bu düzyazı ve şiir karışımı eser, şairin en önemli kitaplarından ve Türk edebiyatının şaheserlerinden biridir, sonraki şairleri büyük ölçüde etkilemiş, birçok defa basılmıştır); Beng ü Bade (500 beyitlik Türkçe mesnevi); Heft-Cam (327 beyitlik bir sakiname); Rind ü Zahid (Farsça düzyazı); Hüsn ü Aşk (Farsça düzyazı); Şikâyetname (Türk mizah ve hiciv edebiyatının şaheserlerindendir)
Leylâ ve Mecnun
Türkçe divanı kadar ünlüdür. Bir Arap emirinin kızı Leylâ ile ona âşık olan bir Arap gencinin başından geçenleri anlatır. Mesnevi tarzında yazılmıştır. Zamanımıza kadar 30 defadan fazla basılmış, bütün önemli dünya dillerine çevrilmiştir. Rusya'da opera olarak da bestelenmiştir.
Beyhude gamlanma divane gönül
Cümle âlemin rızkını veren vardır
Yaptığın hatayı görmüyor sanma
Kalpte gizli en derin sırları bilen vardır
Mal-ı emlakım var deyu güvenme
Arkam var deyu dayanma
Sırt üstü insanı yere varan vardır
Beyhude gamlanma divane gönül
Cümle alemin rızkını veren vardır
Derdime vakıf değil canan
Beni handan bilir
Hakkı vardır şad olanlar
Herkesi şadan bilir
Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil
Çektiğim alamı bir ben birde Allah’ım bilir...
Fuzuli
♫♫~♪
YanıtlaSilBunca yıl herkesten kaçtın
En sonunda buldum sandın
Ansızın içini açtın
Yapma dedim yaptın gönül
Gözleri senden uzaktı
Fark edilmez bir tuzaktı
Sana böylesi yasaktı
Yapma dedim yaptın gönül
O bir yolcu sen bir hancı
Gördüğün en son yalancı
İçinde ki derin sancı
Gitmez dedim kaldı gönül
Sen istedin ben dinledim
Senden ayrı olmaz dedim
En sonunda bende sevdim
Şimdi beni kurtar gönül
Gözlerin bakar da görmez
Ellerin tutar da bilmez
Gece gündüz fark edilmez
Demedim mi sana gönül
Sabahın tam üçündesin
Dertlerin en gücündesin
Hâlâ onun peşindesin
Gitme dedim gittin gönül
Böylesi sevdiğin için
Bir kördüğüm oldu için
Ağlıyorsun için için
Demedim mi sana gönül
Sen istedin ben dinledim
Senden ayrı olmaz dedim
En sonun da bende sevdim
Şimdi beni kurtar gönül
Fikret Kızılok - Gönül
Fuzuli cam kenarında sevdiğinin yolunu gözlerken onun geldiğini görür ve mumu söndürüp kapıyı açar; eve uzaktan yaklaştığında mumun yandığını fark eden sevgili dayanamaz sorar" az önce mum yanıyordu, şimdi niye söndü?" Fuzuli'nin cevabı derindir;
YanıtlaSil"Sen geldin ya güneş doğdu sandım"