Bilimin her konuya bir ışık tuttuğunu ve açıkladığını düşünürüz oysa bilimin bile yetersiz kaldığı yerler ya da konular olabiliyor. Ben de ilk okuduğumda nasıl olur da açıklayamazlar diye düşünsem de inanıyorum ki zaman içerisinde yapılacak çalışmalar ile bu açıklanamayan olaylara da mantıklı açıklamalar bulunacaktır.
Peki, neymiş bilimin açıklayamadığı olaylar diyorsanız birlikte inceleyelim.
1) Etkisiz İlacın (Plasebo) Etkisi Nedir?
Etkisiz ilaç verilen hastaların, tıpkı normal ilaç almış gibi kendilerini iyi hissetmelerinin nedeni nedir, bilinmiyor.
Şüphesiz duymuşsunuzdur, ilaç yerine verilen etkisiz ilaçların, tıpkı ilaç almış gibi etki yaptığını... Ama nasıl etkidiği ve nedeni bilinmiyor... Plasebo etkisinin gücünü siz de evde bir deneyle görebilirsiniz, tabii bu deneyi üzerinde uygulayabileceğiniz birisini bulabilirseniz! Günde birkaç kez, birkaç gün boyunca birinin canını yakın. Deney’in son gününe kadar ağrıyı morfin ile kontrol altına alın. Bu son gün morfin yerine tuzlu su kullanın. Sonuçta tuzlu suyun ağrıyı azalttığını göreceksiniz.
İşte plasebo etkisi buna deniyor. Bu etki bazen çok güçlü olabiliyor. Yukarıdaki deneyi ilk kez İtalya’da Torino Üniversitesi’nden Fabrizio Benedetti yaptı. Doktorlar plasebo etkisinin onlarca yıldır farkında.
Benedetti, ayrıca Parkinson hastalarında da plasebo etkisini araştırdı. Tuzlu suyun plasebo etkisinin hastalarda titreme ve kas sertliğini azalttığını gören (Nature Neuroscience, vol 7, p 587) Benedetti ve ekibi, hastalara tuzlu su verirken beyinlerindeki nöronların faaliyetlerini ölçtü. Deneyde “Alt-talamik çekirdek”teki nöronların, tuzlu su verildikçe daha az tetiklendiği anlaşıldı. Bu şekilde hastalığın semptomları düzelirken, nöron faaliyetleri de azalıyordu.
Benedetti bu deneyden elde edilen sonuçları şöyle değerlendiriyor: “Burada neler olup bitiğini öğrenmek zorundayız. Ancak bir şey kesin: Beklentiler ve terapötik sonuçlar arasındaki ilişki, beyin-beden etkileşimini anlamak için mükemmel bir model oluşturuyor. Şimdi bilim adamları plasebo etkisinin nerede ve ne zaman devreye girdiğini anlamaya çalışıyor. Hastalıklar farklı da olsa altta yatan mekanizma aynı olabilir”.
2) Big Bang Radyasyonu Yayılımı Uzayda Nasıl Eşit Oluyor?
‘Ufuk Problemi’ adı ile bilinen olgu, ‘büyük patlama’dan geride kalan radyasyon yayılımının evrenin her yerinde nasıl eşit olarak dağıldığıdır. Astrofizikçiler sorunu çözmek için göbek patlatıyor.
Evren anlaşılmaz bir şekilde tekdüzedir. Görülür evrenin bir ucundan diğerine, uzayı bütünü olarak incelerseniz, kozmosu dolduran mikrodalga geri plan radyasyonunun sıcaklığının her yerde aynı olduğunu görürsünüz. Bu ilk bakışta şaşırtıcı gelmeyebilir; ancak bir uçtan diğer uca mesafenin 28 milyar ışık yılı olduğu ve evrenin 14 milyar yaşında olduğu düşünülürse, bu sonucun ne denli anormal olduğu ortaya çıkar.
Hiçbir şey ışık hızından daha hızlı değildir. Dolayısıyla ısı radyasyonunun, Big Bang sırasında ortaya çıkan soğuk ve sıcak noktalar arasındaki farklılığı eşitlemek için iki ufuk arasında yol alması mümkün görünmüyor. Bu “ufuk problemi” kozmologların başını ağrıtan en önemli problemlerden biri. Ortaya atılan ve herkes tarafından kabul edilmeyen görüşler var.
3) Einstein Yanılıyor Mu?
10 yıldan daha uzun bir zamandır Japonya’daki fizikçiler var olması mümkün olmayan kozmik ışınları gözlüyorlar. Kozmik ışınlar, evrende ışık hızına yakın bir hızda yol alan parçacıklardır Dünya’da tespit edilen bazı kozmik ışınlar, süpernova gibi şiddetli olaylar sırasında üretilir ve bunlar doğada görülen en enerjik parçacıklar.
Kozmik ışın parçacıkları uzayda yol alırken, evreni dolduran düşük enerjili fotonlarla çarpışarak enerjilerini yitirirler. Einstein’ın özel görelilik kuramına göre bizim galaksimizin dışındaki bir kaynaktan çıkıp Dünya’ya gelen kozmik ışınlar, o kadar fazla sayıda enerji azaltıcı çarpışmaya maruz kalır ki, bunların maksimum olası enerjisi 5 x 10 19 elektronvolta çıkar. Buna Greisen-Zatsepin-Kuzmin sınırı adı verilir.
Ne var ki son 10 yılda, Tokyo Üniversitesi’nden Akeno Giant Air Shower Array adı verilen 111 parçacık dedektörü, GZK sınırının üzerinde birkaç kozmik ışın tespit etti. Kuramsal olarak bunların, enerji yitirmemiş olmaları için, bizim galaksimizin içinden gelmesi gerekir. Ancak astronomlar galaksimizin içinde bu kozmik ışınların gelmiş olabileceği bir kaynak bulamadılar. Peki, bunlar nereden geliyordu?
Bir olasılığa göre Akeno sonuçları yanlış olabilir. Bir diğer olasılık ise Einstein’in yanılıyor olmasıdır. Einstein’ın özel görelilik kuramına göre uzayın her yönde aynı olması gerekir. Ancak parçacıkların bazı yönlere doğru daha kolay yol alması durumunda ne olacak? O zaman kozmik ışınlar enerjilerinin daha fazlasını koruyabilir ve GZK limitlerinin dışına çıkabilir.
Arjantin, Mendoza’daki Pierre Auger deneyindeki fizikçiler de bu sorun üzerinde çalışıyor. 3000 kilometre kare üzerine yayılan 1600 dedektörden yararlanan bilim adamları, gelmekte olan kozmik ışınların enerjilerini tespit ederek Akeno sonuçlarının daha iyi anlaşılmasını sağlayabilecekler.
4) Homeopatik Eriyikler Etkili Mi?
Homeopatik yöntem, kimyasal ilaçların sulandırılması esasına dayanır; tek bir ilaç molekülü içermeyecek noktaya gelinceye kadar sulandırılma devam etse dahi, suyun iyileştirme özelliğini koruduğu iddia edilir. Bu nasıl oluyor?
Belfast’taki Queen’s University’den farmakolog Madeleine Ennis ise homeopatiyi şiddetle eleştirenler arasında. Homeopatinin hiçbir işe yaramadığını düşüncesinde.
Ennis, son makalesinde, iltihabi yangı durumunda ortaya çıkan insan akyuvarları üzerinde aşırı sulandırılmış histaminin etkilerini araştırdı. Bu bozofiller, hücre saldırı altındayken histamin adı verilen maddeyi salgılar. Bunlar bir kez salgılandığı zaman, histamin bozofillerin daha fazla salgılamasını engeller. Farklı laboratuvarlarda tekrarlanan bu çalışma homeopatik eriyiklerin histamin gibi etki yarattığını ortaya çıkartmış. Bu sonucun üzerine Ennis bu etkinin yok sayılamayacak kadar gerçek olduğunu kabul etmek zorunda kalmış.
Bu nasıl oluyor? Homeopatlar kömür, örümcek zehiri gibi maddeleri etanol içinde eriterek, bu “ana eriyik”i su ile tekrar tekrar sulandırır. Sulandırma düzeyinden bağımsız olarak homeopatlar, orijinal ilacın su molekülleri üzerinde iz bıraktığını iddia eder.
Ennis’in niçin konuya kuşkuyla yaklaştığını anlayabiliyoruz. Kaldı ki homeopatik tedavinin, geniş kapsamlı, plasebo-kontrollü klinik bir deneyde bugüne dek yararlı olduğu kanıtlanmadı. Ancak Belfast çalışması (Inflammation Research, vol 53, p 181) bazı şeylerin “etkin olduğunu” gösteriyor. Enis diyor ki: “Bulgularımızı açıklamakta zorlanıyoruz. Dolayısıyla başkalarını ileri deneyler yapması için teşvik ediyoruz. Eğer bu ileri deneylerde sonuçlar olumlu çıkarsa kimya ve fiziği yeniden yazmamız gerekebilir.”
5) Kara Madde Var Deniyor, Ama Nedir Açıklanamıyor!
Fizikçiler, evrende bazı olayları açıklayabilmek için kara maddenin var olduğunu söylüyor.
Yerçekimi konusundaki bilgilerimizi galaksilerin nasıl döndüğü konusuna uyarladığınız zaman, ortaya yeni bir problem çıkar, çünkü galaksilerin hızla birbirlerinden ayrılması gerekir. Galaktik madde merkezi bir nokta etrafında yörüngeye oturur, çünkü bunların karşılıklı kütle çekimsel cazibesi, merkezcil kuvvetler yaratır. Ancak galaksilerde, gözlenen dönmeyi yaratacak miktarda kütle yoktur.
Amerikalı astronom Vera Rubin, 1970′li yılların sonlarına doğru bu anormalliği tespit etti. Fizikçilerden gelebilecek en anlamlı tepki, görebildiğimizden daha fazla kütlenin var olabileceği doğrultusundaki önermeydi. Burada sorun bu “kara madde”nin ne olabileceği konusunda kimsenin bir fikri olmamasıydı.
Şu anda hala bu soruya kimse yanıt veremiyor. Öneri bol ama bu konuda bir ortak bir görüş yok. Bu da bilim adına utanılacak bir konu. Astronomik gözlemlere göre kara madde evrendeki kütlenin yüzde 90′ını oluşturmakla birlikte, insanoğlu bu yüzde 90′ın ne olduğunu bilmemekte.
Büyük bir olasılıkla en önemli neden belki de böyle bir şeyin var olmamasıdır. Rubin de gerçeğin bu olduğuna inanıyor: “Eğer seçme şansım olsaydı, geniş mesafelerdeki kütle çekimsel etkileşiminin doğru olarak tanımlanması için Newton’ın yasalarının değiştirilmesini talep ederdim.”
6) Mars’ta Aaaan Gazının Kaynağı Ne?
Viking uzay araçlarından biri Mars’ta aaaan gazı var, diğeri yok diye rapor etti? Var mı yok mu?
1976 yılında Gilbert Levin gört gözle uzay aracı Viking’den gelecek verileri bekliyordu. Mars’tan milyonlarca kilometre uzakta, Viking uzay araçları Lander, yerden aldıkları toprak örneğini karbon-14 etiketli madde ile karıştırdı. Lander’ın üzerindeki enstrümanlar, topraktan yayılan emisyonun içinde aaaan gazı olduğunu saptarsa, Mars’ta yaşam olduğu anlaşılacaktı.
Viking sonucun pozitif olduğunu belirtti. Demek ki bazı organizmalar karbon–14′ü sindirip yaktığı için aaaan gazı çıkıyordu.
Ancak bu sonuçlar beklenilen etkiyi yaratmadı. Çünkü, organik molekülleri bulmak için tasarlanan başka bir enstrüman hiçbir şey bulamamıştı. Bilim adamları da Viking’in yanlış veri gönderdiği konusunda görüş birliğine vardı. Peki, Viking niçin pozitif sonuç göndermiş olabilirdi?
Tartışmalar şiddetlendi. Bu arada NASA’nın Mars’a son gönderdiği Rover’ların yolladığı bilgilere göre Mars geçmişinde sulak bir gezegendi ve bu nedenle yaşam olasılığı vardı. Levin, Mars’tan gelen tüm verilerin yaşam olduğuna ilişkin görüşünü desteklediğini ileri sürüyordu.
Ve Levin bu iddiasından hiçbir zaman vazgeçmedi ve bu konuda da yalnız değil. Los Angeles’teki Güney Kaliforniya Üniversitesi’nden hücre biyoloğu Joe Miller, verileri yeniden gözden geçirerek, emisyonun 24 saatlik biyolojik döngüsüne ilişkin kanıtlar içerdiğini ileri sürdü. Bu da, yaşamın olduğuna ilişkin çok önemli bir kanıttı.
Acaba öyle mi? Mars’a gönderilecek araçların, Mars’ta yaşam olup olmadığını bazı moleküllerin şekline bakıp karar verecek.
7) Hesapta Olmayan Bu Parçacıklar Da Ne?
Atomun yapısı modelinde asla yer almayacak bazı parçacıklar gözlendi. Eğer bu doğruysa, evrenin genişlemeyi bir kenara bırakın, kendi üzerine çökmesi gerekirdi! Ama bu parçacıkların varlığına inananlar da var. Bu nasıl oluyor?
Bundan 4 yıl önce Fransa’da bir parçacık hızlandırıcısı var olmaması gereken 6 parçacık tespit etti. Bunlara tetra-nötron adı verildi. Dört nötronun birbirine bağlanmasıyla oluşan bu yapılar fizik yasalarına meydan okuyordu.
Caen’deki Ganil hızlandırıcısında çalışan Francisco Miguel Marques ve arkadaşları bu yapıları yeniden ele geçirmenin yollarını arıyor. Eğer başarılı olurlarsa bu kümeler, atomik çekirdekleri bir arada tutan kuvvetleri yeniden gözden geçirmemize neden olacak.
Ekip, berilyum çekirdeğini küçük bir karbon hedefe ateşleyerek, çevresindeki dedektörde biriken parçacıkları inceledi. Dedektörlere çarpan 4 ayrı nötronun izini göreceklerini umut ediyorlardı. Oysa Ganil ekibi yalnızca tek bir dedektörün üzerinde tek bir ışık çakması tespit etti. Bu ışık çakmasının enerjisi, dedektöre 4 nötronun aynı anda çarpmış olabileceğini gösteriyordu. Kuşkusuz, bu rastlantısal bir keşif olabilirdi. 4 nötron aynı yere aynı anda rastlantısal olarak varmış olabilirdi. Ne var ki bunun bir rastlantı olma olasılığı çok düşüktü.
Ancak tetranötronların varolma olasılığı da bu rastlantı kadar düşüktü. Çünkü parçacık fiziğinin standart modelinde tetranötronlar yer almaz. Pauli ilkesine göre aynı sistem içindeki iki proton veya nötronun bile kuantum özellikleri aynı değildir. Aslında bunları bir arada tutan şiddetli nükleer kuvvet o şekilde ayarlanmıştır ki, bırakın 4 nötronu bir arada tutmayı, iki yalnız nötronu bile birlikte tutamaz. Marques ve ekibi bu keşif karşısında o kadar büyük bir şaşkınlığa uğramış ki, bulguların yanlış olduğunu düşünüp bir kenara atmışlar.
Bu arada tetranötronların varlıklarına ilişkin başka kuşkular daha söz konusu. Fizik yasalarını bir kenara itip 4 nötronun birbirine bağlanmasına izin verdiğiniz takdirde kaos meydana gelebilir (Journal of Physics G, vol 29, L9) Bu şu anlama geliyor: Evren genişlemeye fırsat bulamadan çökerdi!
Bu mantık silsilesinin içinde yine de bazı boşluklar var. Hálihazırda geçerli olan kuramlar tetranötronların varolabileceğini kabul ediyor, ancak çok kısa ömürlü bir parçacık olarak. Maddenin çoklu nötronlardan oluşabileceği fikrini destekleyen bir başka kanıt da nötron yıldızları. Çok fazla miktarda yapışık nötron içeren bu unsurlar, nötronların kümeleşmeleri durumunda açıklanamayan bazı kuvvetlerin ortaya çıkabileceği olasılığını gündeme getiriyor.
8) Pioneer 10 Ve 11′i Uzay Boşluğuna Çeken Ne?
Şimdi güneş sisteminin dışına çıkarak yıldızlararası boşlukta yol alan Pioneer 10 ve 11 uydularını uzay derinliklerine çeken veya iten bir enerji var, bu nedir?
Bu iki uzay aracı ile ilgili bir öykü. Pioneer–10 1972 yılında fırlatıldı, Pioneer 11 bir yıl sonra yola çıktı. Şu günlerde iki uzay aracı, uzayın derinliklerinde sürükleniyor. Ancak bunların yörüngesi göz ardı edilemeyecek kadar önemli.
Çünkü bunları bir şey itiyor veya çekiyor olabilir. Bu şey uzay araçlarının hızlanmasına yol açıyor. Gerçi sonuçta ortaya çıkan hızlanma saniyede bir nanometreden küçük! Bu da Dünya’nın yüzeyindeki yerçekiminin on milyarda birine eşit. Ancak yine de Pioneer 10′u 400.000 kilometre öteye sürükleyecek kadar güçlü. NASA’nın, Pioneer 11 ile bağlantısı 1975 yılında kesildi. Ancak o noktaya kadar Pioneer 10 ile benzer bir sapmaya maruz kalmıştı. Bu sapmanın nedeni ne olabilir?
Bunun kimse bilmiyor. Yazılım hataları, güneş rüzgárları veya yakıt sızıntısı gibi bazı olası açıklamaların yanlışlığı şu ana kadar kanıtlandı. Eğer bunun nedeni kütleçekimsel bir etkiyse, bu bizim bildiğimiz kütleçekimi olamaz. Aslında, bazı fizikçiler bu konuda o kadar çaresizler ki, bu gizemi açıklamak için açıklaması olmayan başka fenomenlere başvurmaktan çekinmiyorlar.
İngiltere’deki Portsmouth Üniversitesi’nden Bruce Bassett, Pioneer bilmecesinin, hassas yapı sabiti olan alfa’daki değişikliklerden kaynaklanmış olabileceğini ileri sürüyor. Diğerleri nedenin kara delikle ilgili olabileceğini düşünüyor.
Bazıları da uzay aracından gelen erken yörünge bilgilerinin yeniden incelenmesi gerektiğine inanıyor. Bu veriler, yeni bilgilerin ışığı altında incelendiğinde taze fikirlere zemin hazırlayabilir. Ancak sorunun temeline inebilmek için güneş sisteminin derinliklerindeki yerçekimsel etkiyi test edecek yeni uzay araçlarına ihtiyaç var. Böyle bir aracın 300 ile 500 milyon dolara mal olacak olması NASA’yı düşündürüyor. Yine de Pioneer anomalisinin fark edilemeyen bir ısı kaynağı gibi çok basit bir nedene bağlı olabileceği olasılığı da var.
9) Evrenin Genişleme Hızını Artıran Ne?
Keşif doğru, genişleme artan hızla sürüyor, fakat bu hızı artıran kuvvetin ne olduğu bir sır.
Bu, fiziğin en utanç verici, en ünlü problemlerinden biridir. 1998 yılında astronomlar evrenin giderek artan bir hızda genişlediğini keşfettiler. Ancak bu sonuç hala nedenini arıyor. O zamana kadar evrenin genişlemesinin Big Bang’den sonra yavaşladığı düşünülüyordu... Ann Arbor’daki Michigan Üniversitesi’nden kozmolog Katherine Freese, “Süpernova, galaksi kümeleri gibi gözlemlerimizden elde ettiğimiz bilgilerin bizlere uzayın genişlemesi ile ilgili bilgi vereceğini umuyoruz” diyor.
Bir öneriye göre boş uzayın bazı özellikleri bu konuyla ilgili. Kozmologlar buna kara enerji diyor. Ancak bu da her şeyi açıklamakta yetersiz. Ayrıca evren geniş anlamda ele alındığı zaman Einstein’ın genel görelilik kuramının biraz manipüle edilmesi gerekiyor.
10) Uzaydaki Kuiper Uçurumu Nasıl Açıklanacak?
Plüto gezegeninin ötesinde buz tutmuş kayaların olduğu bir kuşak vardır. Bu Kuiper kuşağını geçtikten hemen sonra, birden hiçbir şeyin olmadığı boşluk başlıyor. Bu nasıl oluyor?
Güneş sisteminin iyice uç noktalarına doğru yol alır ve Pluto’nun ötesine geçerseniz çok tuhaf bir şeyle karşılaşırsınız. Birden, buz tutmuş kayalarla kaplı uzay bölgesi olan Kuiper kuşağını geçtikten hemen sonra artık hiçbir şey yoktur.
Astronomlar bu bölgeye Kuiper uçurumu adını veriyor, çünkü kaya yoğunluğu birden bire bu bölgede azalıyor. Bu nasıl oluyor? Bunun tek yanıtı 10. gezegen olabilir. Bu arada Quaoar veya Sedna’dan bahsetmiyoruz. Dünya veya Mars kadar büyük olabilen bu masif nesne, bölgeyi çer-çöpten temizliyor olabilir.
Colorado, Boulder’deki Southwest Araştırma Enstitüsü’nden Alan Stern, “GezegenX”in varlığı ile ilgili kanıtların giderek inandırıcı bir boyuta ulaştığını belirtiyor. Hesaplamalar böyle bir gezegenin, Kuiper uçurumunun varolma nedeni olabileceğini düşünse de, kimse bu gizemli 10.gezegeni görmüş değil.
Ancak bunu da açıklayabiliriz. Kuiper kuşağı Dünya’dan çok uzak olduğu için işe yarar bir görüntü almak zordur. Bölge hakkında bir şey söylemeden önce oraya gidip bu kuşağa bir göz atmak gerekir. Ancak bu da bir on yıldan önce olmaz. NASA’nın Kuiper kuşağı ve Pluto’ya doğru yol alacak olan New Horizon uzay aracı, 2006 yılının ocak ayında fırlatılacak. 2015 yılından önce Pluto’ya ulaşamayacak olan uzay aracı, ancak o zaman bu bilinmeyen bölgeyle ilgili bilgi gönderebilecek. Bu arada Kuiper uçurumunun ne olduğunu öğrenmek isteyenlerin yapacağı tek şey, uzayı izlemek.
11) 28 Yıldır Açıklanamayan Sinyal Nereden Geldi?
1977 tarihinde Ohio State University’den astronom Jerry Ehman, “Big Ear” adı verilen radyo teleskobunun kaydettiği sinyali görünce şaşkınlıktan küçük dilini yutuyordu. Uzaydan alınan bu sinyal 37 saniye sürdü. Aradan 28 yıl geçti ama kimse bu sinyali neyin gönderdiğini çözemedi.
Yay (Sagittarius) takımyıldızı yönünden gelen radyasyon pulsu, 1420 megahertz radyo frekansı aralığı içindeydi. Bu frekans, uluslararası antlaşmalar gereğince yayın yapılması yasaklanan bir radyo frekansı içinde yer alıyor. Gezegenlerden gelen termal emisyonlar gibi doğal kaynaklı radyasyonlar, genellikle daha geniş frekansları kapsar. Peki bu sinyali ne göndermiş olabilir?
Bu yöndeki en yakın yıldız 220 ışık yılı uzaktadır. Eğer sinyal buradan gelmiş olsaydı, çok daha güçlü bir astronomik olay meydana gelmiş olurdu -veya çok gelişmiş bir verici kullanan uzaydaki ileri bir uygarlıktan geliyor da olabilir.
Bu tarihten sonra gökyüzünün o dilimi yüzlerce kez tarandı. Ve bir kez daha o sinyale rastlanmadı. Ancak Big Ear teleskobunun, herhangi bir zamanda, gökyüzünün milyonda birini taradığını düşünürsek, aynı dilim içinde yayın yapan uzaylı bir vericinin yeniden tespit edilmesinin de çok zor olduğu anlaşılır.
Başkaları bunun çok basit ve sıradan bir açıklaması olduğunu düşünüyor. SETİ projesinde görev alan bilim adamlarından Dan Wertheimer, bu sinyalin kirliliğin bir sonucu olduğunu düşünüyor. Başka bir deyişle bu, Dünya’daki bir vericiden kaynaklanan radyo frekansı enterferansı (parazit) olabilir. Wertheimer, “Buna benzer pek çok sinyale rastlıyoruz. Bu tür sinyallerin genellikle interferans olduğunu anlıyoruz” diyor.
12) Asla Değişmemesi Gereken Alfa Yoksa Değişti Mi?
Alfa sabiti, değişmiş olabilir mi? Eğer öyleyse bu fiziğe ihanet anlamına gelir. Alfa, ışığın maddeyle nasıl etkileşim içine girdiğini belirleyen çok önemli bir sabittir ve değişmemesi gerekir.
1997 yılında, Sydney’deki New South Üniversitesi’nden astronom John Webb uzaktaki bir kuasardan Dünya’ya gelen bir ışığı analiz etti. Kuasarlar, çok uzakta olup kuvvetli radyo dalgaları gönderen gökcisimleridir. 12 milyar yıllık yolculuğu sırasında bu ışık, demir, nikel ve krom gibi aaaal bulutları arasından geçmiş olmalıydı. Ve bilim adamları bu atomların, kuasar ışığın fotonlarının bir kısmını emdiğini keşfetti.
Eğer bu gözlemler doğruysa, alfa adı verilen hassas yapı sabitinin, ışık, bulutlar arasından geçerken farklı değerlere sahip olduğu varsayımı ortaya çıkar.
Ancak bu fiziğe ihanet anlamına gelir. Alfa, ışığın maddeyle nasıl etkileşim içine girdiğini belirleyen çok önemli bir sabittir. Dolayısıyla değişmemesi gerekir. Bunun değeri, elektronun yüküne, ışığın hızı ve Planck’ın sabitine bağlıdır. Bunlardan biri değişmiş olabilir mi?
Fizikçilerin hiçbiri bu ölçümlerin doğruluğuna güvenmek istemedi. Webb ve ekibi sonuçlarında bir yanlışlık olup olmadığını inceliyor. Ancak şu ana kadar bir hataya rastlamadılar.
Webb’in bulguları alfa ile ilgili bilgilerimize meydan okuyan tek fenomen değil. Bugün Gabon, Oklo’da bulunan ve 2 milyar yıl önce aktif olan, bilinen tek doğal nükleer reaktör, ışığın madde ile etkileşimi ile ilgili bir şeyin değiştiğini gösteriyor. Los Alamos National Laboratory’den Steve Lamoreaux ve ekibi, Oklo’nun başlangıcından bu yana alfanın yüzde 4′ten fazla azaldığını ileri sürüyor.
Ancak Paris’teki Institute of Astrophysics’ten astronom Patrick Petitjean , Şili’deki Very Large Teleskope (VLT) tarafından saptanan kuasar ışığı analiz edince, alfanın değiştiğine ilişkin herhangi bir bilgiye ulaşmadıklarını bildirdi. Bu arada VLT’ın ölçümlerini inceleyen Webb, Paris ekibinin daha gelişmiş bir analize ihtiyaçları olduğu sonucuna vardı. Bu ölçümler üzerinde çalışan Webb ve ekibi bu yılın sonlarına doğru anomaliyi çözdüklerini açıklayabilir.
13) Soğuk Füzyon Yoksa Gerçek Mi?
Oda sıcaklığında çok kolay yoldan bedava enerji elde edildiğinde, bütün ülkelerin enerji sorunu çözülecektir. 16 yıl önce böyle bir deney gerçekleştirilmiş ve dünya ayağa kalkmıştı. Ancak, bu deney bir daha tekrarlanmamıştı. Şimdi bu düşünce yeniden canlandı!
16 yıldan sonra soğuk füzyon yeniden gündemde. Aslında, soğuk füzyon hiçbir zaman gündemden düşmemişti. ABD Deniz kuvvetleri laboratuvarlarında, nükleer reaksiyonların, oda sıcaklığında, tükettiğinden fazla enerji üretip üretmeyeceği konusunda 200′den fazla deney yürütüldü. Böyle bir sonuç, sadece yıldızların içinde oluşur...
Eğer bu, yani kontrollü soğuk füzyon yeryüzünde gerçekleşirse, enerji sorunumuz biter. Amerikan Enerji Bakanlığı yeni soğuk füzyon deneylerine yeniden açık çek verdi...
Enerji Bakanlığı’nın 15 yıl önce yayımlanan ilk raporu, Utah Üniversitesi’nden Martin Fleischmann ve Stanley Pons ‘un orijinal soğuk füzyon sonuçlarının yenilenmesinin mümkün olmadığını açıklıyordu.
Soğuk füzyonun temel iddiası şuydu: Paladyum elektrotları ağır suya batırıldığı zaman ortaya çok büyük miktarda enerji çıkacaktı. Sonuçta bir enerji patlaması yaşanacaktı. Burada sorun füzyonun oda sıcaklığında gerçekleşmemesiydi.
George Washington Üniversitesi’nden mühendis David Nagel’e göre bu sorun değil. Süper iletkenlerin açıklanmasının 40 yılda açıklandığına dikkat çeken Nagel, soğuk füzyonu bu aşamada reddetmenin yanlışlığına değiniyor. Yani hala umut var!
Kaynak
1e1
Değerli arkadaşlar, işte size başarılı ve mutlu olma yolunda kendinize rehber edinebileceğiniz birbirinden güzel 120 öneri.
YanıtlaSil1. Bilginin efendisi olmak için çalışmanın kölesi olmak gerekir.
2. Düşüncelerinizi iyiliğe, çalışmaya ve başarıya yönlendirin. Çünkü:
Düşüncelerinize dikkat edin, davranışınız olurlar. Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlık olurlar. Alışkanlıklarınıza dikkat edin, karakteriniz olurlar. Karakterinize dikkat edin, değişmez olur.
3. Bütün kötülükler tembellikten ve kendinizi meşgul edememekten kaynaklanır. Kötülüklerden korunmak için kendinizi iyiliklerle meşgul etmelisiniz. İyiliklerle meşgul olmanın en güzel yolu da öğrenmek ve çalışmaktır.
4. İnsanoğlunu ihtiyarlatan geride bıraktığı yılların çokluğu değil, ideal yokluğudur. Yıllar cildi buruşturur, fakat idealsizlik ruhu öldürür.
Bu bölüm Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil'in Gençlerle Başbaşa isimli eserinden istifade edilerek yeni tesbit, yorum ve ilavelerle hazırlanmıştır.
5. Hayatlarını yüksek ideallerin yolunda harcayanlar, hiçbir zaman ölmezler.
6. Kararlılık keskin bir bıçağa benzer, keskin ve düz keser. Kararsızlık ise kör bir bıçak gibi kestiği her şeyi parçalar ve yırtar.
7. Bütün yeni buluşların yüzde doksan dokuzu ter, yüzde biri ilhamdır.
8. Gençken yaptığım on şeyden dokuzunun başarısızlıkla sonuçlandığını görmüştüm. Bunun için on kat daha fazla çalışmaya başladım.
9. Taşı delen, suyun kuvveti değil, damlaların sürek-
10. Biz, başarılarımızla birlikte hatalarımızdan da çok şey öğreniriz. Hatalarımızı akıllıca ele alabilirsek, onlar ilerisi için bir başarı kalıbı olabilir. Budalaca hatalar ile aynı hataların tekrarı cezalandırılmalı; dürüst hatalara karşı hoşgörü göstermelidir. Sonuçları feci olmayan cesaret hataları takdirle karşılanmalıdır.
11. Işığı önüne al. Yürü, gölgen arkandan ister gelsin, ister gelmesin.
12. Güçlü olan, yenilmeyen yalnız azimdir.
13. Yenilgiye uğrayınca umutsuzluğa kapılma, her başarısızlıkta bir zafer isteği yatar.
221
14. Başarısızlık, daha zekice başlama fırsatından başka bir şey değildir.
15. Bazı yıkılışlar, daha parlak kalkınmaların destekleyicisidir.
16. Elmas nasıl yontulmadan kusursuz olmazsa, insan da acı çekmeden olgunlaşamaz.
17. Git kendine dert ara, dert bul, dertlerden bir başka dert seç. Çünkü (yaşamak için) bundan başka çare yoktur. Bahtın yâr olmadı, diye üzülme sakın. Ancak derdin yoksa o zaman üzgünlük göster.
18. Zorluklar, başarının değerini artıran süslerdir.
19. Ancak aptallar ve ölüler düşüncelerini hiç değiştirmezler.
20. Bir hapishanenin demir parmaklıklı pencerelerinden iki tutuklu bakıyordu. Biri önündeki çukuru görüyordu, öteki de gökteki yıldızları.
21. Bazı kimseler, güllerin dikeni olduğundan yakınırlar. Ben dikenlerin gülü olduğuna şükrederim.
22. Bir işi kimsenin yanlış bulamayacağı kadar kusursuz yapmak isteyen insan, hiçbir şey yapamaz.
23. Bir gencin hata yapmasını önlersen, onun kararlarını kendi kendine vermesini de önlemiş olursun.
24. Bütün ömür defterleri dünya hayatının sahifeleridir. Akıllıların vermiş olduğu bu nasihati iyi düşün. Bahtiyar, o kimsedir ki; bu temiz defter üzerinde ancak hayırlı yazılar ve hayırlı eserler bırakır.
YanıtlaSil25. Ahlâkı güzel olan insan, her yaşta güzeldir.
26. En cesur kişi, şiddetli bir şekilde öfkelendiğinde yüzü kıpkırmızı kesilip tüyleri diken diken olduğu halde öfkesine hâkim olandır.
27. Hain bile olsalar, bizim en kötü düşmanlarımız cahil ve basit insanlar değil, okumuş ve ahlâkları bozuk olanlardır.
28. Az korkun, çok ümit edin; az yiyin, çok çiğneyin; az konuşun, çok şey ifade edin; az kızın, çok sevin; iyi şeyler sizindir.
29. Fenalık iyilikten daha çabuk ürer, fenalığın izi iyilikten daha fazla devam eder. Bu gerçeği kavradığın gün iyiliği çoğaltmaya değil, fenalığı kaldırmaya çalışmanın daha faziletli ve mesut edici bir iş olduğunu anlayacaksın.
30. Hatırla ki, uzun ya da kısa bir piyeste rejisörün, sana verdiği rolü oynayacak bir aktörsün. Senin bir dilenci rolü oynaman gerekir. Bir topalın, bir prensin ya da ayak takımından birinin rolünü oynamanı uygun görürse, yine başka türlü davranacak değilsin. Çünkü verilen rolü iyi oynamak sana düşer. Ama rolü seçmek başkasının elindedir.
31. Her kim "benim sofram, benim ekmeğim" derse; elini onun ekmeğinden, ayağını onun sofrasından çek; kendi bostanından yediğin tere otu, kuzu kebabından daha tatlıdır.
32. Bir deniz yolculuğunda bindiğin gemi bir limana uğrar da seni kıyıya su almak için yollarsa, yolda midye kabuğu ya da mantar bulursan bunları toplayabilirsin. Ama aklın hep gemide olmalıdır. Sık sık başını gemiye çevirerek kaptanın seni çağırıp çağırmadığını araştırmalısın. Kaptan çağırırsa, seni eli ayağı bağlı bir hayvan gibi almalarına meydan vermemek için, ellerindekinin hepsini atıp hızla gemiye dönmelisin.
33. Hayat yolculuğunda da durum böyledir. Bir midye kabuğu, bir mantar yerine bir kadın ya da bir çocuk nasibin olursa, bunları benimsersin. Ama kaptan seni çağırınca arkana bakmadan her şeyi bırakıp gitmen gerekir. Yaşlı isen yetişememek korkusu ile, gemiden pek uzaklaşmamalısın.
34. Beş şey gelmeden, beş şeyin kıymetini bil:
İhtiyarlık gelmeden, gençliğin, Hastalık gelmeden, sıhhatin, Fakirlik gelmeden, zenginliğin,
Ölüm gelmeden, hayatın, Meşgul olmadan, boş zamanın kıymetini bil.
35. Dostunu bir dereceye kadar sev, bir gün düşman olabilir. Düşmanına bir dereceye kadar buğz et, bir gün dostun olabilir.
36. Güçlükler insanın gerçekten ne olduğunu meydana çıkaran şeylerdir.
37. İş hayatında en yararlı huy, sabırdır. İnsanlar anlatacakları şeyleri dinlemenizi, onların arzularını yerine getirmenize tercih ederler.
38. Büyük başarıların sahipleri, küçük işleri titizlikle yapabilme sabrını gösteren kişilerdir.
39. Zevk için olmasa bile ümitsizlik yüzünden de çalışmak gerek. Çünkü açıkça anlaşılmaktadır ki çalışmak, eğlenmekten çok daha eğlencelidir.
40. Eğer sizde deha varsa, çalışkanlık bunu geliştirir. Eğer yoksa onun yerini çalışkanlık alır.
41. İnsanın en büyük buluşu ateş, tekerlek ya da motor, otomatik enerji veya maddî dünya ile ilgili herhangi bir şey değildir. İnsanın en büyük buluşu, anlaşarak ekip halinde çalışmaktır.
42. Yapılacak çok iş olmadan zevk almak imkânsızdır. Ben işi severim, beni büyüler. Ben oturup ona saatlerce bakabilirim. Onu benimle tutmayı severim; ondan kurtulma düşüncesi kalbimi kırar.
YanıtlaSil43. Çalışma için müsait gün ve saat beklemeyin. Bilin ki, her gün ve saat çalışmanın en müsait zamanıdır.
44. Çalışmak için müsait yer ve köşe aramayın. Bilin ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
45. Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakmayın. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine yeter.
46. Bir zamanda yalnız tek bir iş yap, yalnız bir ders, bir kitap, hatta bir fasıl üzerinde çalış. Ta ki, dikkatin ve kuvvetin yayılıp zayıflamasın. Bir zamanda birden fazla iş yapayım diyen, hiçbirini tam ve temiz yapamaz. Dünyaca tanınmış olan büyük islâm düşünürü İmam Gazâlî'ye İhyâü Ulûmi'd-din adlı muazzam eserini nasıl bir çalışma ile vücuda getirdiğini sormuşlar, "Bir zamanda yalnız bir fasıl, bir bahis, bir mesele üzerinde çalıştım" demiş.
47. Başladığın bir işi (bir dersi, bir kitabı, bir vazifeyi) yapıp bitirmeden başka bir işe (derse, kitaba, vazifeye) başlama. Yarıda kalan iş, başlanmamış demektir.
48. Bir günün işini (dersini, vazifesini) bitirdikten sonra ertesi günü ne iş yapacağına karar ver. Yahut, hiç olmazsa çalışmaya başlamadan evvel, hangi iş (ders, kitap) üzerinde çalışacağını düşünüp kararlaştır ve çalışmaya bu kararla otur.
49. Bir işe başlamadan, bir dersi öğrenmeye, bir kitabı okumaya oturmadan evvel düşün ve çalışman için lâzım olan şeyleri yanında ve elinin altında bulundur. Ta ki, ikide bir kalem, kâğıt aramaya kalkıp da dikkatin dağılmasın.
50. Çalıştığın bir iş (bir ders, bir kitap, bir yazı) üzerinde herhangi bir güçlüğü yenmeden bir adım bile gerileme. Ve bil ki, yılgınlık maskeli bir tembelliktir. Gene bil ki, çalışma sevgisi güçlükleri yenmekten doğar ve kuvvetlenir. Güçlüğü yenmekten hâsıl olan manevî zevk, eşsiz bir zevktir. Emin ol ki, harpte zafer ve işte muvaffakiyet yilmayanindir. Sebat önünde güçlükler erir ve imkânsız görünen, mümkün olur.51. İşinde rastladığın bir güçlüğü evvela parçala. Her parçayı birer birer ve sıra ile yenmeye çalış. Bunun için de, meselâ bir dersi, bir kitabı en basit elemanlarına, kısım, fasıl ve bahislerine ayır. Sıra ile her bahsi / konuyu iyice ve noksansızca anlayıp öğrenmeden öbür bahse / konuya geçme. Fasıllar / bölümler ve bahisler / konular üzerinde bir kör gibi yürü. Yani attığın adımı iyice basmadan öbürünü atma.
YanıtlaSil52. Devamlı ve düzenli çalış. Her gün aynı saatlerde mutlaka çalışmaya otur. Çalışmayı uzun süre kesip terk etme. Hasta ve yorgun değilsen tatil aylarında bile yavaş ve az da olsa çalış. Ta ki çalışma isteğin körelmesin ve tekrar çalışmaya koyulmak için zahmet çekmeyesin.
53. Bir iş üzerinde yorulursan dinlenmek için işini değiştir ve çalışma hızını yavaşlat. Fakat dinlenme bahanesi ile asla boş oturma. Boş oturanın içi, işlemeyen demir gibi pas tutar.
54. Çok düşün. Ve bil ki, çalışmak mutlaka hareket etmek veya okumak, yazmak demek değildir.
55. Düşünen bir insan, maden kuyularında kazma sallayan işçiden daha çok çalışıyordun
Verimli çalışmayı sakın iş üzerinde geçirdiğin zamanla ölçüp de, eh bugün şu kadar saat çalıştım, yetişir deme. Çalışmanın neticesine ve öğrendiğine bak.
56. Fikrî çalışmalar için, aynı saatlerde devamlı ve tertipli bir surette, günde iki üç saat bile yeterlidir. Büyük İslâm düşünürü İbn Sînâ, dünyaca meşhur olan Kitâbü'şşifâ'y\ her gün, sabah namazından sonra Bağdat'taki bir caminin büyük kandili / lambası altında oturarak kuşluk vaktine kadar, yani yaklaşık iki saat çalışmak suretiyle vücuda getirmiştir. Meşhur İngiliz filozofu Spencer, muazzam
eserlerini, günde iki saat çalışarak yazmıştır. Her sene 1000, 1200 sayfalık eser veren Fransız edibi Emil Zola'ya bu muvaffakiyetinin sırrını sormuşlar, "Her gün yalnız üç saat çalışır ve yazarım" demiş.
57. Sebat et, genç dostum, sebat et! Damlaya damlaya göl olur. Ve aynı noktaya düşen damlacıklar, zamanla mermeri bile deler.
58. Bir işe başladığın, bir dersi öğrenmeye, bir kitabı okumaya koyulduğun zaman telaş edip sabırsızlanma. Sakin ve metin ol. Yol al, fakat acele etme. Sindirerek çalış ve öğren.
59. İşinde ve dersinde herhangi bir fikrî noktayı küçümseyerek ihmal edip geçme. Küçük ihmalden bazan büyük zararlar doğduğunu unutma.
60. Gece yatağına uzandığın zaman, o gün ne yaptığını ve yarın ne yapacağını kendine sormadan uyuma.
61. Her gün iyi bir eserden yüksek sesle beş on sayfa oku. Bu sayede konuşma ve söz söyleme istidadın gelişsin.
62. Rastladığın edebî, felsefî bazı güzel parçaları ezberle. Bu sayede hem kelime ve ifade hazinen zenginleşir hem de hafızan kuvvetlenir.
63. Çalıştığın bir dersin, bir kitabın bölüm ve konularını bitirdikçe kitabı kapayıp, okuduğunu ezberden hülâsa / özet halinde not et. Bir dersi, bir kitabı öğrenmenin yolu, onu bu suretle yazmaktır.
64. Bir dersten öğrendiğin, bir kitaptan okuduğun bölüm ve konuları arkadaşlarınla ezberden müzakere ve münakaşa et. Bu suretle hem zekân işler ve öğrendiğin hazmolur, hem hafızan kuvvetlenir; hem de düzgün konuşma ve fikirlerine vuzuh ile ifade etme melekesi elde edersin.
65. Dikkat et, sözlerin ve yazıların kısa, açık ve manalı olsun.
66. Fikrî çalışmanın herkesin mizacına göre değişen verimli ve aziz saatleri vardır. Bunlar bazı kimseler için sabahın erken saatleri, bazıları için de öğleye doğru, öğleden sonra, gece saatleridir. Kendini yokla ve senin aziz saatlerin hangileri ise bunları hiç eğlenceye feda edip kaçırma.
67. Okuduğun bir kitapta güzel bir parçayı veya orijinal bir fikri, yerini ve sayfasını işaret ederek not et. Bu suretle biriktirdiğin notları bir dosyaya ve bir fiş kutusuna sırası ile yerleştir. Bir yazı yazmak veya bir eser yapmak istediğin zaman, bu notlar senin için zengin bir malzeme hazinesi olur.
68. Bir mevzu ve mesele hakkında yazı veya bir eser yazmaya karar verdiğin zaman, evvela, bu mevzu ve mesele üzerinde evvelce yazılmış eserleri oku. Ta ki yazılmış ve söylenmiş şeyleri tekrar edip ömrünü israf etmeyesin.
YanıtlaSil69. Gök kubbe altında yepyeni hiçbir fikir yoktur. En yeni fikir, eski bir fikrin yeni bir elbise giymişidir.
70. Her şeyden evvel, ana dilini iyi konuşmayı ve iyi yazmayı öğren. İnsan için en faydalı olanı kendi ana dilidir.
71. Dil bilgisi bir gaye değil, bir vasıtadır. Asıl gaye olan, fikir zenginliğidir.
72. Kişinin kıymeti dilinin altında ve kaleminin ucunda gizlidir. Onu söz ve yazı açığa vurur.
73. Bir işi yapıp yapmamakta kararsızlığa düştüğün vakit, iki şıktan her birinin fayda ve zararlarını iyice hesapla. Faydası çok, zararı az olan şıkkı tercih et.
74. Bir işe öfkeli ve sinirli iken karar verme. Bekle, öfken geçsin. Zira öfke ile kalkan zararla oturur.
75. Çok konuşma. Yerinde ve özlü konuş. Kıymet ve tesir çok sözde değil, yerinde ve özlü sözdedir.
76. Dilini tut ve bil ki, dil yarası bıçak yarasından daha vahimdir.
77. Kimsenin yüzüne karşı söyleyemediğini arkasından söyleme ve bil ki arkadan konuşma korkaklığın en iğrenç şeklidir.
78. Kimsenin cahilliğini yüzüne vurma. Bil ki insanları en çok kızdıran ve gücendiren, cahilliklerinin yüzlerine vurulmasıdır.
79. Yalan söyleme. Yalan söyleyen, yakalanmak korkusu içinde yaşayan hırsız gibidir.
80. Bir kimseye söz vermeden evvel iyi düşün. Ve verdiğin sözden dönme. Sözden dönmek yalancılığın en çirkinidir.
81. Daima olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol. Olduğundan fazla görünmek isteyen, karşısındakilere kendisinin ahmaklığını göstermiş olur.
82. Kimseye karşı kin tutma ve kimsenin muvaffakiyet ve saadetini kıskanma, fakat imren. Sen de öyle bir muvaffakiyet ve saadete erişmeye çalış. İmrenmek terakkinin şartıdır. Kin ve kıskançlık ise, iç ferahlığının, sağlık ve saadetin iki azgın düşmanıdır.
83. Dost kazanmak için cömert ol. Bil ki hasisin / cimrinin dostu yoktur.
84. Gençliğinde iyi arkadaş kazan. Yaşlılıkta kazanılan arkadaşlık sağlam olmaz. Zira paslı teneke lehim tutmaz.
85. Gençlik güzelliğine, şans denilen kör kuvvet bile âşıktır. Gençliğini boş yere harcama, onu kıymetlendirmeyi bil.
86. Ahlâkını güzelleştirmeye daima çalış. Ahlâk güzelliği insan için en kıymetli bir servettir.
87. En yakın arkadaşlarınla bile şakaların zarif olsun. Kaba şakadan hayvan bile hoşlanmaz.
88. Dost ol, ta ki sana da dost olsunlar.
89. Dostluğunu kötü günde göster, ta ki kötü gün dostu bulasın.
90. Dostlarına vefalı, düşmanlarına müsamahalı ol ve yere yıktığın düşmanını tekmeleme, alicenaplık göster. Vefa ve alicenaplık yüksek ahlâkın iki parlak şiarıdır.
91. Büyüklere hürmet et. Ta ki büyüdüğün zaman sen de küçüklerden hürmet göresin.
92. Yaşlıların tecrübesinden faydalan ve tecrübe edilmişi yeniden tecrübe etmeye kalkışma, ta ki pişman olmayasın.
93. Sonunda pişman olacağın bir işi başında düşün. Pişmanlık ahmaklıktır.
94. Küçüklere şefkat göster. Böylece büyüdükleri zaman onlardan şefkat görmeye hakkın olsun.
95. Boşuna iddia ve inat etme. Hakikati ara ve sev. Hakikat sevgisi, insan için, sevgilerin en yükseğidir.
YanıtlaSil96. Kusurlarını kendin gör, böylece onları tamir ve ikmal edebilirsin.
97. Muvaffakiyetlerinle / başarılarınla mağrur olma çıkar. Bil ki, gelecekteki muvaffakiyetlerinin en büyük düşmanıdır.
98. Hayatta cesur ol. Fakat bil ki cesaret gözü kapalı tehlikeye atılmak değildir.
99. Başkasının kanaat ve akidesine hürmet et. Ta ki başkası da seninkine hürmet etsin.
100. Kendine yapılmasını istemediğin bir muameleyi başkasına yapma. Ta ki başkası da sana aynı şekilde hareket etmesin.
101. Kendine iyilik yapılmasını istersen, başkalarına iyilik yap.
102. İyiliğe karşı iyilik adalettir. İyiliğe karşı kötülük cinayettir. Kötülüğe karşı iyilik ihsandır. Bu da insanlığın en yüksek derecesidir.
103. Düşenin elinden tut. Ta ki sen de düştüğün zaman tutulacak el bulasın.
104. Sözlerin tatlı, tavırların zarif olsun. İnsanın kabası, saldırgan köpek gibidir, herkes tarafından taşlanır.
105. Başkalarından gördüğün kötülük, seni iyilik yapmaktan alıkoymasın. İyilik ibadettir, kötülük de mahsuplaşmak.
106. Kibirli olma. Kibirli insan, sarımsak kokan ağız gibidir. Herkesi kendinden uzaklaştırır.
107. Alçak gönüllü ol. Mütevazı' insan, meyve ağacına benzer. Meyve dalının yere eğilmesi meyvesinin çokluğundandır.
108. Herkesin imrendiği pırlanta gibi kıymet sahibi ol. Korkma, yerde kalmazsın.
109. İlim yönünden kendinden üsttekilere, dünyalık yönünden de kendinden alttakilere bak, rahat edersin.
110. işinde ve sözünde doğruluktan ayrılma. Cenâb-ı Hak, doğruların yardımcısıdır.
111. Çalış, daima çalış, fakat hırsı bırak. Zira hırs, verimli çalışmanın, sağlık ve saadetin düşmanıdır.
112. Çalış, fakat aşırı hırslı olma. Aşırı hırslı kimse, ciğer bulaşmış eğeyi yalayan aç kedi gibidir, dilinden akan kanı yalar da bilmez.
113. Hayatın ve tutacağın yol hakkında tereddüde ve kararsızlığa düşüp de bir ışık aradığın zaman, fikrini ve reyini soracağın kimseyi iyi seç. Düşün ki, isabetsiz bir fikirden hareket ederek verdiğin karardan bütün ömür boyunca pişmanlık duyman mümkündür. Fakat isabetli bir fikirden aldığın ışık da bütün ömrünce yolunu aydınlatır.
114. Bütün kâinat birbirine sevgi ile bağlanmış,
Sevgini vermesini öğren, çünkü gönlün anlasın ki,
Hepsine yer varmış,
Sevgisiz insandan dünya, unutma ki korkarmış.
115. Zor, en son aklına gelen olmalıdır. Yaşadığın dünyaya bak: Yüce Allah, hangi eserini sevginin kucağında büyütmemiş? Neden okşamak ve kucaklamakla gidilecek yere tekme ve tokatla erişmeyi arzu edersin?
116. İçinde sevgi ve anlayış bulunan bir dünya tek bir ailedir.
117. Seviniz, insan hayatında bundan güzel bir şey yoktur, bu durum sürekli bir mutluluktur.
118. İnsanları sevmeyi öğrenmek gerçek bir mutluluktur.
119. İnsanlık ne kadar uğraşırsa uğraşsın, sevip sevilmedikçe; ıstırap ve felâketten kurtulamaz.
120. İnsanları seven bir kişi, insanları sevmeyen doksan dokuz kişiye bedeldir.