28 Aralık 2009 Pazartesi

Bilemezsin


Allah(cc) doğrusunu bilir, hayır sandığımız bir olaydan şer, şer sandığımızın altından hayır çıkabilir, insanoğlu başa gelen sıkıntılardan daima isyan eder, bilmez ki perde arkasında neler vardır. Allah(cc) abes iş yapmaz, yaşadığımız her müsibette nefsimizin payı olabileceği gibi, sonucu itibariyle hakkımızda en hayırlı olandır.

Şöyle bir misal okumuştum bir zaman, bu konuya net bir açıklık getiriyor, aynı cümlelerle anlatamam ama anafikir olarak özeti şuydu; Hasta bir çocuk doktorun odasına girer, dolaptaki ilaçlardan birini beğenir, tutturur o ilacı bana ver diye, doktor çocuğa bakar, hastalığına göre ya o ilacı ona aynıyla verir, ya onun yerine onun derdine çare başka ilaç verir, yada gerek görmez hiç ilaç vermez, istediğini alamayan çocuk yaygarayı basar, doktoru zalim sanır halbuki o çocuk bilmez ki istediği ilaç, ona yarar değil zarar verecek ama anlamaz, o ilacı kendine şifa sanır, doktor ise doğru olanı çocuktan daha iyi bilir, onun iyiliği için istediğini vermez. Bu durumda çocuğa kötü gibi görünen bu olay özde onun iyiliği içindir. Belki de doktorun verdiği ilaç zehir gibi acıdır başta can yakar fakat biliriz ki iyi olmanın yolu o acıya bir müddet katlanmaya bağlıdır.

İnsanoğluyuz hatamız çok bilgimiz az, Allah'ın(cc) bize merhametinin neticesi olan musibetler başımıza geldiğinde isyan eder, teşekkür etmek yerine O'ndan(CC) kaçıp uzaklaşmayı kurtuluş sanırız. İşte Mesnevi'den güzel bir hikaye, olayların iç yüzünü göremeyip isyan eden insanı nede güzel anlatır...



Atlı birisi, atına binmiş geliyordu. Uyumakta olan birisinin ağzına da bir yılan kaçmak üzereydi. Atlı onu görüp adamcağızı kurtarmak yılanı ürkütüp kaçırmak için koşmaya başladı fakat fırsat bulamadı. Atlı kendisine yardım ettiğinden pek akıllı kişi olduğundan o uyumakta olan adama şiddetlice birkaç topuz vurdu. O şiddetlice vurulan topuzun acısı, adamı bir ağaç altına kadar kaçırdı.
Ortaya bir hayli çürük elma dökülmüştü. Adama “ Ey dertli kişi bunları ye” dedi. “ Beyim, ben sana ne yaptım, bana ne kastın var? Eğer bana hakikaten bir kastın varsa vur kılıcı, birden kanımı dök! Sana çattığım saat ne menhus saatmiş. Ne mutlu senin yüzünü görmeyene! Dinsizler bile kimseye suçsuz günahsız, az çok bir şey yapmadan böyle sitem etmezler, bu sitemi caiz saymazlar” diyordu.
Söz söylerken ağzından kan geliyordu “ yarabbi cezasını sen ver!” diye bağırmakta, her an ona kötü söylemekte, lanet etmekteydi. Atlı ise “ bu ovada koş” diye onu dövüyordu. Adam, topuz acısıyla atlının korkusundan yel gibi koşmağa başladı. Hem koşuyor, hem yüzüstü düşüyordu. Karnı toktu, uykulu ve gevşemiş bir haldeydi. Ayağında, yüzünde yüz binlerce yara vardı.
Atlı o adamı akşam olana kadar çekiştirip durdu. Nihayet, adamın safrası kabardı, kusmağa başladı. İyi, kötü yediklerini kustu. Bu kusma esnasında yılan da içinden dışarı çıktı. O yılanı görünce kendisine iyilik eden atlıya secde etti. O kapkara çirkin ve heybetli yılanı görünce bütün dertlerini unuttu. Dedi ki: “ Sen, bir rahmet cebrailisin, yahut da velinimet Allahsın ne kutlu saatmiş ki beni gördün.
Ölüydüm, bana yeni bir can bağışladın. Sen beni analar gibi aramaktayken, ben eşekler gibi senden kaçıyordum. Eşek sahibinden eşekliği yüzünden kaçar. Halbuki sahibi, iyiliğinden dolayı onun peşine düşer. Onu bir fayda elde etmek bir ziyandan kurtulmak için aramaz. Kurt, yahut yırtıcı bir canavar paralamasın diye arar. Ne mutlu yüzünü görene, yahut ansızın senin bulunduğun yere ulaşana!
Pak ruh bile seni övmüş. Halbuki ben sana ne kadar kötü ve saçma şeyler söyledim. Fakat efendim, padişahlar padişahı sultanım onları ben söylemedim, bilgisizliğim söyledi. Bir parçacık olsun bu hali bilseydim böyle abes sözler söyleyebilir miydim? Ey iyi ruhlu eğer bana bu hali kinaye ile bile olsa çıtlatsaydın seni bir hayli överdim. Fakat sükut ederek kızgın göründüm. Hiçbir şey söylemeksizin kafama vurmaya başladın başım sersemleşti, aklım gitti. Hele benim bu başım zaten aklı da kıt!
Ey yüzü de güzel işi de güzel adam affet, deliliğimden söylediğim sözleri bağışla. Atlı “ eğer ben bunu biraz çıtlatsaydım derhal yüreğin su kesilir ödün patlardı. Yılanı anlatsaydım korkudan canın çıkıverirdi. Mustafa “ canınızdaki düşmanı size olduğu gibi anlatsam. Yiğitlerin bile ödü patlar ne yol yürümeğe ta katları kalır, ne bir işin tasasına düşerler! Ne kimsenin gönlünde niyaz etmeğe kudret kalır, ne tenin de oruç tutmaya, namaz kılmaya kuvvet” buyurdu.
Hikayede uyuyan adam gaflet içindeki, yaptığı hatayı, işlediği günahı bile fark etmeyen aciz bir kulu ifade eder. İçimize kaçan yılan nefsimiz ve işlediğimiz günahlar yaptığımız hatalardır. Acaba hikayede ki akıllı adam kimdir?

Atlas

1 yorum:

  1. Hiçbirine inanma dostum; anladıkları hiçbir şey yok, anlasalardı yaşamları bunu gösterirdi ve eylemleri bilgilerini yansıtırdı.

    Ölümcül Hastalık
    Soren Kierkegaard

    YanıtlaSil

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.