25 Aralık 2009 Cuma

5. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali Filmlerinizi Bekliyor


Sinemanın sanatsal yönünün ve toplumsal yönünün yok edilmeye başlandığı şu dönemlerde sizinle paylaşmak istediğim aşağıdaki ilanın daha önemli olduğunu düşünüyorum.
Sinema tamamen para kazanmak uğruna yapılan filmlerle dolmuş durumda... Ülkemizde de sinema sektörü hızla büyümekte tamamen tüketim toplumuna hitap eden filmler karşısında alternatifler üretmek zorundayız yoksa söylediğimiz bunca sözün bir kıymeti harbiyesi olmaz

5. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali 1-7 Mayıs 2010'da İstanbul-Ankara ve İzmir'de eşzamanlı olarak başlayacakmış.

Geçen yıllarda olduğu gibi, Festival daha sonra Adana'dan Trabzon'a, Bursa'dan Eskişehir'e kent kent süren ve bütün yıla yayılan uzun bir yolculuğa çıkacakmış.

Temel amacı Türkiye ve dünyadan emekçilerin yaşamlarını ve mücadele deneyimlerini izleyicilerle buluşturmak ve ülkemizde işçi, emekçi, yoksul insanların filmlerinin üretimini özendirmek olan İşçi Filmleri Festivali, Türkiye'nin en büyük sendikalarının düzenleyiciliğinde gerçekleştiriliyormuş.

Yarışmasız, biletlerin ücretsiz olduğu Festival'in ödülü, filmlerin Türkiye'nin en büyük 15 ilinde onbinlerce izleyici tarafından izlenmesi de beklentiler arasında yer alıyor..

5. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali'ne belgesel veya kısa-uzun kurmaca dalında filmleri ile başvurmak isteyenler başvuru formunu doldurup festival@sendika.org adresi ile iletişim kurabilirlermiş.

Son başvuru tarihi: 12 Şubat 2010

Filmlerin son teslim tarihi: 19 Mart 2010

Festival.Sendika.Org



Arjin

1 yorum:

  1. ‎" Kadınları mutlu etmek zor değildir aslında, yeter ki samimi olun onlara.

    Çiçek almayı unuttum değil; param yoktu diyin mesela. Patron mesaiye bıraktı değil, arkadaşlarla çıkacağız diyin onlara. Arkadaşlarınızla çıkmanıza kızıp, dudak düşürüyorlarsa da; sizle daha çok vakit geçirmek içindir o tafralar da. Yoksa turşunuzu kurmayacaklar; emin olun, hiç bir zaman asla. Aldığınız çiçekler değildir onları mutlu eden, duygularınızı somutlaştırıp kalbinizi ellerine bırakıvermenizdir; yüzlerindeki çocukça tebessümü ettiren.
    Ve kalbinizin çiçeklere dönüşmüş halidir onları güldüren.

    Bu yüzden vazgeçemez kadınlar çiçeklerden, o çiçekleri kalbinize benzettiklerinden. Yoksa çiçek çok da önemli değildir, zira ben hiç görmedim kadınlardan çiçek yiyen.

    Sahiplenilmeyi sever kadınlar; "kendi ayakları üstünde durma" felsefeleri güçlü görünme kaygısından.

    Hesap sorar gibi değil, tebessümle "nerdeydin" dediğiniz zaman; size tüm günü anlatıverirler o an. Ama sıkıldığınızı belli etmeyin; otobüste birkaç durak ayakta gittikten sonra, biraz oturup tekrar yaşlı teyzeye yer vermek zorunda kaldığını da anlattığı zaman.
    Dinlenilmeyi sever kadınlar; düşüncelerine değer verildiğinde eşsiz bir huzura kavuşurlar.

    Düşüncelerine değer verdiğiniz an, yine karlı çıkan siz olursunuz o zaman, sizi yere göğe sığdıramazlar; o kadar büyürtürler ki taşırırlar sizi odalardan sokaktan.

    Çocuktur aslında bütün kadınlar; bu yüzdendir o nazlanmalar; elinde değildir ki; hala içindedir elinde pamuk şekeri, saçında kurdelayla koşturan küçük kızlar.

    Ve annedir bütün kadınlar; bu yüzden her zaman sizden bir adım ötede yaşarlar; çünkü geleceğinizi onlar kurarlar. "

    Sezen Cumhur Önal

    YanıtlaSil

Yorum yapmak ve siteye üye olmak isteyenler, Gmail hesabı ile siteye üye olabilir, Sitede yorum bölümünde, “yorumlama biçimi” yazan butondan “Google hesabı” yazanı seçerek yorumunuzu yazabilirsiniz.

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.