Çocukluğum gelir aklıma sonra sahip olduklarımı anıp bakarımda ne çok şey değişmiş. Uzaktan kumandalı araba hiç yoktu belki de vardı da ben hiç görmemiştim. Kendimiz yapardık oyuncaklarımızı. Belki de bu yüzden hiç kırıp dökmeyişim.
En çok çamuru severdim. Evimizin bahçesinin yan tarafı bu iş için biçilmiş kaftandı. Diğer arkadaşlarımla buluşup, su ile toprağı karıştırıp dakikalarca yoğururduk. Hamur haline gelen toprağa istediğimiz biçime sokardık. Sonra da kurumaya bırakırdık. Kurumaya bırakmadan önce bazen üzerine kürdan, boncuk ya da buna benzer ilave parçalar koyardık ki kuruduğunda bir bütün oluşsun diye. Kendi yaptığımdan daha güzelini yapan olursa ben niye bunu düşünemedim ki diyerek hayıflanırdım. Bir daha ki sefere en güzelini ben yapacağım diyerek kendimi teselli ederdim. En güzelini yaptığım zamanlar da oldu.
Evcilik oynardık. Ben hep baba olurdum. Babam gibi davranmaya çalışıp arada bir durumu abarttığım da olurdu. Babaydım ya itiraz edemezlerdi. Böyle gösterildi, böyle öğretildi. İşin ilginç yanı evcilik oynamaya karar verdikten sonra saatlerce ev hazırlanırdı bize oynayacak zaman pek kalmazdı. Şimdi daha iyi anlıyorum bizi o oyunda mutlu eden evi hazırlamak bir nevi ev kurmaktı. Oyunu oynayacak çok vakit kalmasa da hepimiz mutlu olarak ayrılırdık.
Bir keresinde anneler günü için papatyadan taç örmeyi öğrendim kız arkadaşımdan ve anneme papatyadan taç yaptım. Annem onun için yaptığım tacı görünce nasıl da bana sarılıp ağlamıştı. Beni de ağlatmıştı. Annemi ağlarken görünce engel olamadığım bir hisle ben de ağlardım.Verdiğim taç annemi mutluluktan ağlatırken bile ben sırf annem ağlıyor diye ağlıyordum. Annem benim gözümde korunması gereken bir melekti ve eğer melek ağlıyorsa bunu kendi zayıflığım gibi görürdüm. Çocukluk işte. Olayları nasıl da farklı algılayıp değerlendirebilir insan.
Artık her şey kolay hediye almak için yeni bir şey öğrenmeye gerek yok. Hazırı var nasıl olsa diye düşünülüyor. Oyuncaklarını çocuklar kendileri yapmıyor. Belki de bu yüzden kırıp atıyorlar çünkü emek vermemişler. Emek verilmeyenin değeri de olmuyor. Doyumsuz benim çocuğum diye şikayet ediliyor. Doyumsuzluk mudur bilinmez ama eski tadı yok ne günün ne de güneşin.
Tal
Eğer gerçeği gerçekten bilmek istiyorsan, yaşamında bir kez olsun bütün şeyler hakkında şüphe et.
YanıtlaSilRene Descartes